Page 203 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 203
Bilgi Sarıhan - Ramazan Acar Çakır - Aydın Uzun
2.2. Rüzgâr Erozyonu Hassasiyeti
Toprağın bulunduğu yerde korunup tutulması, bölgedeki çölleşmeyle
mücadelenin arazideki uygulamalarının en başında gelmektedir. Nitekim
toprak; sürdürülebilir tarım ve kaliteli çevre ekosistemi servislerini sağlamaktadır
(Daily, 1997). Başka bir ifadeyle, toprak; gıda sağlama, iklim düzenleme, su
koruma, hava kalitesi ve tarımsal sürdürülebilirlik gibi birçok fonksiyona hizmet
etmektedir (Palm, 2014).
Kurak ve yarı kurak alanların çölleşmeye dönüşmesini hızlandıracak en büyük
tehlikeler arasında, hatta son safhasında; toprağın üst katman verimli yüzeyin
kaybına sebebiyet veren rüzgâr erozyonu yer almaktadır. Dünya nüfusunun
altıda birinin kurak bölgelerde yaşadığı bilinmektedir (Gore, 1979). Öyle ki;
bu alanlardaki geniş ovalarda arazi bozulumunun en büyük etkenleri yüksek
hızda esen rüzgârlar ve kıt yağışlardır (Fryrear, 1981). Dünya genelinde 500
milyon hektardan fazla alan rüzgâr erozyonu tarafından olumsuz yönde
etkilenmektedir (Grini, 2003). Küresel olarak bu etki, kurak ve yarı kurak
alanlarda yalnızca yerel ve bölgesel çevrede değil, aynı zamanda kıtalar
arasında verimli üst toprak besinleri ve toprak materyalinin taşınmasından da
sorumludur (Gillette, 2004).
Türkiye’de, su erozyonu etkisi kadar üzerinde durulmayan, ancak 465.913
hektar alanda doğrudan ciddi problemler oluşturan rüzgâr erozyonunun,
özellikle Orta Anadolu Bölgesi’nde ve özellikle de Konya-Karapınar (Şekil
3) ve çevresinde 322.474 hektar alanda tehlike oluşturduğu tespit edilmiştir
(Acar, 2010). Ova, 1960’lı yıllarda kuraklık ile birlikte rüzgârın aşındırma,
taşıma ve biriktirme etkileriyle şiddetli rüzgâr erozyonuna maruz kalarak arazi
bozulumunun son safhası olan çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.
Tipik kurak bölge morfolojisinin görüldüğü Karapınar Ovasında, rüzgârın
aşındırıcı ve biriktirici etkileriyle kum reliefleri oluşmuştur. Bunların oluşmasında,
kayaç ve toprak özellikleri, yüzey şekilleri (eski göl tabanı, ova), iklim koşulları
(sıcaklık, don olayları, rüzgâr yönü ve şiddeti ile kuraklık) başlıca faktörlerdir
(Özdemir, 2023).
Sahada, yüzeyin rüzgâr erozyonuna uygun zeminin oluşması, topografik
özelliklerin yanı sıra sahadaki kumların köken itibarıyla eski akarsu delta depoları
olmaları ve buna bağlı olarak sahanın deflasyona elverişli olmasıdır (Erinç, 1963).
Karapınar Taşlığı çevresinde kireçtaşı, yaşlı piroklastikler, bazalt ve andezitler,
kuvaterner yaşlı volkano-sedimenter kayaçlar, yamaç molozları, alüvyal yelpazeler,
alüvyonlar ve kumlar bulunmaktadır. Ova tabanı ve volkanik tepeleri de bünyesinde
bulunduran Karapınar Ovası, plüviyal göl tabanıdır. Göl ovasındaki klastik kayaçlar,
çevreden ova tabanına yönelen akarsuların oluşturduğu alüvyal yelpazeler ve iklim
özellikleri rüzgâr erozyonuna hassasiyeti oluşturmaktadır (Özdemir, 2023). Yılın
yarısından fazlasında rüzgâr erozyonundan yoğun olarak etkilenen Karapınar, yarı
kurak iklime sahiptir. 1964-2021 yılları arası istasyon verilerine göre yıllık ortalama
202 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi