Page 217 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 217

Sezayi Köse - Zeynep Ayan - Ebru Vural
                                   Kübra Özcivan - Yeşim Koçdemir

               Diğer yandan gelişen liman ticareti ile kent içine yeni ekonomik ilişkilerin
            gelmesi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybettiği topraklardan gelen nüfusla
            birlikte  yeni  sosyal  yapıların  oluşturduğu  farklı  konut  dokuları  da  ortaya
            çıkmıştır. Özellikle İstanbul gibi liman kentlerinde, konut alanlarındaki millet
            esaslı farklılaşmanın değişmesine ve gelir durumuna göre yerleşim alanlarının
            farklılaştığı bir dönem olmuştur (Tekeli,1998: 45).

               2.2. 1923-1950 Arası Dönem

               Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlayan kent planlama çalışmaları kapsamında
            1930 yılında yürürlüğe giren yeni Belediye ve Hıfsızsıhha Kanunları ile İstanbul’da
            yeni imar planlarının yapım süreci başlamış ve Henri Prost planlama çalışmalarını
            yürütmek  üzere  İstanbul’a  davet  edilmiştir  (Tekeli,  2013:  133).  Bu  yıllarda
            Cumhuriyet öncesi dönemde tahrip olarak boşalan yangın yerlerinin yeniden
            düzenlenmesi ve yaşanabilir hale getirilmesi, kent içinde büyük yeşil alan ve
            meydanların  oluşturulması,  apartmanlaşmanın  başlaması,  dağınık  yerleşmiş
            olan kentin iç kesimler ile bağlantılarının kurulması amacıyla inşa edilen tramvay
            bağlantıları ile kentsel mekân şekillenmeye başlamıştır (Tekeli, 2013: 138).
               İkinci Dünya Savaşı ile birlikte dünyada yaşanan ekonomik ve sosyal değişimler
            ülkemizde de değişimlere neden olmuş ve İstanbul’da artan üretim faaliyetlerinin
            sonucu  olarak  Cumhuriyetin  ilk  yıllarından  itibaren  kırda  yaşayan  nüfusun
            kentlere göçü hızlanmış, kentlere yığılan yeni nüfusun konut ihtiyacı görünür hale
            gelmiştir (Sağlam, 2016: 265). İlk olarak barınma ihtiyacını karşılamaya yönelik
            başlayan kaçak yapılaşma, yer yer ticarete dönüşmüş devamında ise artan göç
            hareketine bağlı olarak tekil konutlardan mahalleler oluşmuştur. Bu dönemde
            Türkiye’de kentlerde artan nüfusa karşılık barınma ihtiyacının karşılanamaması
            sonucu 1940’lı yıllar ile birlikte “gecekondu” olgusunu ortaya çıkarmış ve sorun
            olarak tartışmaya başlanmıştır (Sağlam, 2016: 268).

               2.3. 1950-1980 Arası Dönem
               1950’li yıllar ile başlayan dönem İstanbul’un görülmemiş bir hızla kentleşme
            sürecine  girdiği  bir  dönem  olarak  öne  çıkmaktadır.  Bu  dönemde  göç  ve
            kentleşme, özellikle büyük kentlerde kalıcı sorunlara neden olmuş ve konut
            sorununa dair tüm toplumsal sınıfları kapsamayan çözüm önerileri karşısında
            göçle gelen nüfusun barınma sorunu, kente ve sanayiye yakın çeperlerde yer
            alan hazine arazilerinde, kaçak olarak yaptıkları  gecekonduların oluşmasına
            yol açmıştır (Tekeli, 2013: 285).
               1940-1950’li yıllar arasında %20 olan kent nüfusu, 1960’lı yıllarda %35’lere
            çıkmış,  özellikle  İstanbul,  İzmir,  Ankara  gibi  büyükşehirlere  göç  eden  kırsal
            nüfusun oluşturduğu 1-2 katlı, dönemin yapım kriterlerine uymayan yapılardan
            oluşan gecekondu mahalleleri gelişim göstermiştir (Aydınlı ve Çiftçi, 2015: 196).



            202 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   212   213   214   215   216   217   218   219   220   221   222