Page 215 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 215

Bilgi Sarıhan - Ramazan Acar Çakır - Aydın Uzun


              fazlasını, su eksiğini, akışı ve nemlilik oranını göstmektedir. Meteoroloji Genel
              Müdürlüğü 1991-2020 yılları arası Thornthwaite su açığı bilançosu verilerine
              göre İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu gibi kurak ve yarı kurak alanlara sahip
              bölgelerde su açığı bilançosu trendinin vejetasyon sezonu süresince benzer
              yapıda olduğu anlaşılmaktadır (MGM, 2023).
                Toprak  derinliği  yeterli  olsa  da  su  noksanlığı  zamanının  bitki  yetişme
              sezonuna denk gelmesi, bu alanlarda bitki örtüsü oluşumunun önündeki en
              büyük engeldir. ÇEMGM ve paydaşları, bu tür alanların bitki adaptasyon ve
              bitkilendirme faaliyetlerinde kullanılacak bitkilerin seçimlerinde göz önünde
              bulundurdukları bazı kriterler uygulanmaktadır:
                •   Bölgedeki  doğal  olarak  yetişen  bitkileri  tespit  ederek,  önceliği  bu
                    türlere vermek.
                •   Doğal olarak yetişmiş türler yoksa, bölgenin şartlarına en yakın ve uyum
                    sağlayabilecek türlere yer vermek.
                •   Yerel  alanda  daha  önce  bitki  adaptasyon  çalışmaları  var  ise,  başarılı
                    olunan türlere öncelik vermek.
                •   Kurak  ve  yarı  kurak  yerlerdeki  başlıca  problemlerden  olan  tuzluluğa,
                    rüzgâr etkisine, su noksanlığına, ağır bünyeli, kumlu ve sığ topraklara
                    uyabilen  bitkileri  seçmek  (Örneğin,  Konya  (Karapınar  Ovası)  veya  İç
                    Anadolu bölgesinde bitkilendirme faaliyetlerinde seçilecek bitkilerde
                    çölleşmeyle  mücadele  kapsamında;  kuraklığa  dayanıklılık,  soğuk
                    şartlara dayanıklılık ve bazı bölgelerde de tuzluluk ve yüksek kireçliliğe
                    dayanıklılık gibi özellikler)
                Ülkemizde,  çölleşme  ile  damgalanmış  olan  Karapınar  Ovası,  diğer
              taraftan çölleşmeyle mücadeleye de örnek olmuştur. 1962 yılında başlatılan
              mücadelede  saha  öncelikle  ihata  ile  koruma  altına  alınmış,  bitkilendirme
              faaliyetlerinin  yapılacağı  kısımlar  kumul  hareketini  durdurmak  ve  rüzgârın
              bitki  gelişimi  üzerindeki  zararlı  etkilerini  kırmak  için  rüzgâr  kırıcı  kamış
              perdelerle çevrelenmiştir. Otsu tür kapsamında çavdar (Secalecereale), otlak
              ayrığı  (Agropyron  cristatum),  yüksek  otlak  ayrığı  (Agropyron  elongatum),
              kılçıksız brom (Bromusinermis), domuz ayrığı (Dactylisglomerata), İtalyan çimi
              (Loliumitalicun), İngiliz çimi (Loliumperenne), sudan otu (Sorghum sudanense),
              aktaş yoncası (Melilotus alba), sarı taş yoncası (Melilotus officinalis), korunga
              (Onobrychis  sativa),  koca  fiğ  (Vicia  narbonensis),  tüylü  fiğ  (Vicia  vilose),  adi
              fiğ (Vicia sativa) gibi türler ekilmiştir. Çalı ve ağaç türlerinden akasya (Robinia
              pseudo-acacia L.), iğde (Eleagnus),  ahlat (Pyrus elaegnifolia), mahlep (Prunus
              mahaleb),  gladiçya  (Gladitsia  triacanthos),  dişbudak  (Fraxinus  excelsior),
              karaağaç  (Ulmus  carpinifolia),  akçaağaç  (Acer  sp.  L.)  ve  sofora  (Sophara
              japonica) dikimi yapılmıştır. Dikilen türlerden en iyi sonucu; akasya, dişbudak
              ve iğde vermiştir (Şekil 10). Yine, alanda söğüt (Salix l.), kavak (Populus nigra),



              214 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   210   211   212   213   214   215   216   217   218   219   220