Page 213 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 213
Bilgi Sarıhan - Ramazan Acar Çakır - Aydın Uzun
3. Kurak ve Yarı Kurak Alanlardaki Sorunlarla Mücadelede Doğa
Temelli ve İklim Dirençli Çözümler
3.1. Alanda Bitki Örtüsünün Geliştirilmesi
Bitki örtüleri, toprak yüzeyini korumada ve toprak ekosisteminin sağlığı
açısından kilit rol oynamaktadır (Dabney, 2001). Ekolojik ve ekonomik faydaları
son derece önemli olan bitkiler; su, hava ve toprak kalitesini artırmanın yanında,
yem ve gıda sağlama özelliklerini bünyelerinde barındırmaktadır. Ayrıca, sera
gazı salınımıyla mücadelede karbon yutak alanlarını oluşturmaktadır.
Verimli toprağın bulunduğu yerde korunup tutulması ve kalitesinin
artırılması, kurak ve yarı kurak alanlardaki başlıca sorunlara karşı alınabilecek
en büyük aksiyonların başında yer almaktadır. Bitki örtüsünden yoksun kuru
toprakların bozulmuş alanlar vasfına dönüşmesini hızlandıran en büyük
tehlikelerden birisinin rüzgâr erozyonu olduğu bilinmektedir. Kuraklığın
yaşandığı alanlarda çölleşmeyi hızlandıracak en tehlikeli olayların başında
yer alan rüzgâr erozyonu etkilerini azaltmak için kullanılabilecek uygulamalar
arasında yüzeyin pürüzlendirilmesi, toprağın agregatlaştırılması, rüzgâr
bariyerlerinin kullanılması ve vejetasyonun oluşturulması ve sürdürülmesi yer
almaktadır (Woodruff, 1972).
Vegetasyonun geliştirilmesi ve sürdürülmesi, rüzgâr erozyonunun kontrolü
için önemli bir yöntem haline gelmiş olup, kurak bölgelerdeki topraklar için
rüzgâr erozyonu ile mücadelede en iyi uygulamalar arasında sahanın bitki ile
kaplanması yer almaktadır (Sporhic, 1998).
Tipik olarak, bitkilerin en iyi şekilde yetiştiği yerler nemli ve yüksek yağışlı
alanlar veya sulanan arazilerdir. Ancak bitkiler, erozyonu kontrol etmek
için kurak alanlarda da kullanılmaktadır. Kurak alanlarda bitki örtülerinin en
önemli servisleri arasında toprak yüzeyini örtü biçiminde kaplamak ve rüzgâr
erozyonunun etkilerini kırmak yer alır (Bilbro, 1991). Bitki örtüsünün toprak
yüzeyini kaplama oranı %15’in altına indiği yerlerde, rüzgâr erozyonunun
önemli derecede arttığı tespit edilmiştir (Uluocak, 1979). Bitki örtüsü aşınmaz
malzemeler altında sınıflandırılmakta olup, toprağın %20 aşınmaz malzeme ile
kaplanması toprak kaybını %57 azaltırken, toprağın %50 oranında kaplanması
ise toprak kaybının %95’e kadar azaltmaktadır (Fryrear, 1985).
Kurak ve yarı kurak alanlarda toprak muhafazasının sağlanabilmesi ve
vejetasyonun oluşturulabilmesi her bitki çeşidiyle mümkün olamamaktadır.
Bitkilendirme faaliyetlerinin, daha önceki adaptasyon ve tespit çalışmalarında
başarılı olunan türlerin seçimi ile başlatılması, kuşkusuz yerel alandaki başarıyı
artıracaktır.
212 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi