Page 212 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 212
Kurak ve Yarı Kurak Alanlarda İklim Dirençli Bitkilerin Kullanılması
Şekil 8: 2004 Yılı öncesi Iğdır-Aralık rüzgâr erozyonu sahası, sahanın doğal bitki
örtüsü; Ebucehil Çalısı (Ephedra distachya) (Iğdır Valiliği İl Çevre ve Orman
Müdürlüğü arşivi, 2010)
Ülkemizdeki kaba yem kaynaklarının önemli bir kısmını çayır-mera alanları
oluşturmaktadır. Hayvansal üretimin çoğunlukla doğal mera alanlarına bağlı
olduğu topraklarımızda, ıslah çalışmalarından uzak bir kullanımla yıpranmış
ve biyokütle üretimleri önemli oranda düşmüş meralar karşımıza çıkmaktadır
(Tarman, 1972). Ülkemizdeki mera alanlarının %70’inin bitki örtüsünün
bozulmuş olduğu ve buna bağlı olarak bu alanlarda toprak muhafazasının
çok da mümkün olmadığı ortaya konmuştur (Erkun, 1999). Özellikle kurak
alanlarda yer alan mera sahalarının bitki örtüsü aşınmış, rüzgâr erozyonuna
hassas duruma gelmiş, toprak örtüsü erozyondan zarar görmüş ve doğal
dirençli otsu türlerin dahi yetişemeyeceği verimsiz hale dönüşmüştür (Bakır ve
Açıkgöz, 1976).
Kırsal ekolojik müşterekler olan meralar; biyoçeşitlilik, erozyonu önleme,
gıda egemenliği ve yerel sürdürülebilir kalkınma gibi servislerinin yanında iklim
değişikliği azaltım ve uyum sürecindeki rolleri değerlendirildiğinde önemli
karbon yutak alanları oldukları anlaşılmaktadır. Küresel karbon stokunun %
10’dan fazlası mera alanlarında tuttuğu tahmin edilmektedir (Anderson, 1991).
Yaklaşık 200-300 milyar ton Pg CO2 karbon yutağının mera alanlarında olduğu
tahmin edilmektedir (Batjes ve Sombroek, 1997). İklim değişikliği sonucunda
kuraklık nedeniyle karbon emilimi azalacabileceği, ancak sürdürülebilir arazi
ıslahı ile karbon yutağının artırılabileceği üzerine durulmaktadır. Ülkemizde yer
alan ve kırılgan yapıya sahip mera alanlarının iyileştirilmesinde, kırsal kalkınma
ve iklim değişikliğine uyum stratejeleri de dikkate alınarak uygun bitkilerle
biyokütle artırımı uygulamalarına ihtiyaç duyulmaktadır.
211
Özel Sayı / 2024