Page 151 - Çevre, Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 1
P. 151
Dalya Hazar Kalonya
İklim değişikliği ve mera biyojeokimyası arasındaki etkileşimler orman
alanlarına kıyasla literatürde daha az ilgi görmektedir. Sıcaklık, su ve besin
maddeleri gibi değişiklik etkileri son zamanlarda nispeten iyi anlaşılmış ancak
yalnızca uzun vadeli CO gübrelemesi ile küresel karbon döngüleri arasındaki
2
etkileşimlerin sonuçlarını değerlendirmek mümkün olmuştur (Hall ve Scurlock,
1991). Meralar sıklıkla durağan alanlar olarak görülmektedir. Ancak görünüşte
verimsiz ve/veya yarı çölleşmiş meraların karbon emilimi kaybı, marjinal
orman alanlarının potansiyel karbon yutakları olan nemli/yarı nemli meralara
dönüşmesi ile giderilebilir. Bu sebepten, farklı çayır-mera özelliklerine göre
farklı arazi kullanım kararları verilmesi gerekmektedir (Schimel ve diğ., 1990;
Thornley ve diğ., 1991).
Çayır ve mera alanları, yer altına karbon depolamaları, mevsimsel olarak
yanmaları, yeniden büyümeleri ve ağaç-çim dinamikleri ile küresel karbon
döngüsünün ana elemanlarıdır. Karbon stokları, verimlilikleri ve döngü süreleri
önemli ölçüde belirsiz olsa da mevcut gözlemlere dayanarak meraların yıllık
olarak yaklaşık 0,5 Pg CO tuttuğu söylenebilir. İklim değişikliği karşısında olası
2
kuraklıklar sebebiyle gelecekteki emilimler daha az kesin olmakla birlikte, iyi
arazi yönetim uygulamalarıyla birlikte bu değerlerin yıllık –/+2 Pg CO sınırında
2
olabileceği düşünülmektedir (Scurlock ve Hall, 1998).
ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA), 2019 yılında dünyadaki toplam sera gazı
emisyonunun 6,558 milyon ton CO eşdeğerine (eşd.) ulaştığını belirtmiştir.
2
Bunun %10’unun tarım sektörü kaynaklı olduğu görülmektedir (EPA, 2021).
Tarım sektörü kaynaklı emisyonların %39’u enterik fermantasyon, %20’si
hayvancılık kaynaklı gübre, %13’ü suni gübre, %10’u çeltik üretimi, %6’sı gübre
yönetimi, %5’i tarımsal atıkların açıkta yakılması, %4’ü ürün kalıntıları ve %2’si
diğer sebeplerle ortaya çıkmaktadır (FAO, 2018). En önemli nitröz oksit (N O)
2
kaynağının tarım toprağına gömülü mineral gübreler olduğu bilinmektedir.
IPCC (2015) raporuna göre tarım sektörü, dünyadaki toplam antropojenik
emisyonların %12’sine, toplam N O emisyonlarının %60’ına ve toplam metan
2
(CH ) emisyonlarının %50’sine neden olmaktadır (Ağaçayak ve Öztürk, 2017).
4
Türkiye’de özellikle son 10 yılda tarım sektörü kaynaklı sera gazı
emisyonlarının önemli ölçüde arttığı görülmektedir. Türkiye 1990-2019 Sera
Gazı Emisyon İstatistiklerine göre, 2019 yılı toplam sera gazı emisyonu bir
önceki yıla göre %3,1 azalarak 506,1 milyon ton CO eşd. olarak hesaplanmıştır.
2
Kişi başı toplam sera gazı emisyonu 1990 yılında 4 ton CO eşd., 2018 yılında
2
6,4 ton CO eşd. ve 2019 yılında 6,1 ton CO eşd. olarak hesaplanmıştır. Tarım
2
2
sektörü emisyonları ise 2019 yılında, 1990 yılına göre %47,7; bir önceki yıla
göre %4,1 artarak 68 milyon ton CO eşd. olarak hesaplanmıştır (TÜİK, 2021a).
2
Türkiye sektörlere ve gaz türlerine göre sera gazı emisyon oranları (2019)
Şekil 2’de gösterilmiştir. Buna göre, tarım sektörünün %13,4’lük oranla enerji
136 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi