Page 146 - Çevre, Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 1
P. 146
Mera Alanlarının Önemi
ve bunlara ilişkin politikaların belirlenmesine demokratik şekilde müdahil
olmasını savunmaktadır. Gıda egemenliği, çevreyi/doğayı kaynak olarak değil,
kamu erişimine açık, kullanım hakkı mülkiyet hakkından üstün müşterek varlık
olarak ele alan “agroekolojik üretim sistemlerini” öncelemektedir (Hazar
Kalonya ve diğ., 2020).
Bununla birlikte, günümüzde hem kalite hem de güvenlik arayan modern
tüketiciler tarafından, sürdürülebilir, çevre dostu, agroekolojik gıda üretim
sistemlerinin talep edilmesi, bir yandan kırsal üreticilerin gelirini artırırken,
öte yandan iklim değişikliği azaltımına ve biyoçeşitliliği korumaya katkı
sağlamaktadır (TÜBİTAK, 2021). Yarı-doğal habitatlar ve kırsal peyzajlarla
ilişkili büyük tarım sistemlerinin çeşitliliği, tarım, agroturizm ve ekoturizm gibi
birbirini destekleyen ekonomik sektörler için de önemlidir (Hazar, 2018).
Türkiye’de son yıllarda tarım sistemlerinin çevre/doğa ile etkileşimi, iklim
değişikliği azaltım ve uyum stratejileri ve kırsal kalkınma doğrultusunda ulusal
ve yerel politika gündemlerinde giderek daha ön plana gelirken, biyoçeşitlilik,
sera gazları ve diğer faktörler üzerinde yoğun baskılar oluşturmaktadır. Ayrıca,
birçok ekonomik, ekolojik ve sosyal olumsuz etkiye sahip endüstriyel tarım-
gıda sistemleri, 1980’li yıllardan itibaren neoliberal tarım politikaları eliyle
küreselleşmektedir (Karakaya ve Ayalp, 2017; İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA),
2021). Bu durumun başlıca sonuçlardan bazıları, kırdan kente göçün ve bölge-
kentlerin artışıyla eşzamanlı olarak zayıflayan tarım sektörü ve yoksullaşan
kırsal üreticilerdir.
Sıklıkla entansif (yoğun olarak ahırlarda) gerçekleştirilen endüstriyel
büyükbaş hayvancılığa yem üretebilmek için tarımsal ürün deseninin değişmesi
ve genetiği değiştirilmiş organizmalı (GDO) mısır silajlarının yem olarak
kullanılması ise gıda güvencesini doğrudan etkileyen konulardır (Özkaya ve
Özden, 2014). Gıda güvencesini tehdit eden bir diğer önemli konu ise iklim
değişikliği kaynaklı kuraklık, su kıtlığı ve paralelinde değişmek durumunda
kalabilecek ürün desenidir.
İklim değişikliğinin özellikle hayvancılık üzerinde, sıcaklık stresi, süt üretiminin
ve kalitesinin düşmesi, büyüme ve doğurganlığın azalması, hastalıkların
yaygınlaşması gibi doğrudan ve yem bitkileri ve suyun bulunabilirliğinin
azalması gibi dolaylı olumsuz etkileri bulunmaktadır. Çeşitli iklim senaryoları
ve projeksiyonlarda gelecekte tarımsal üretimin azalacağı ve küresel gıda
güvencesi açığının artacağı öngörülmektedir (Cline, 2007; Malik ve diğ., 2015;
Koç ve Uzmay, 2016). İklim değişikliği etkileri ile soğuk bölgelerde ısınmaya
bağlı çayır ve mera alanların artmasının hayvancılığın gelişmesine katkıda
bulunacağı, yüksek sıcaklığın olduğu bölgelerde ise kuraklığa bağlı olarak
yem bitkileri üretiminin azalacağı ve verim kaybı olacağı öngörülmektedir
(Gökkür ve Uysal, 2020).
Yıl 1 / Sayı 1 / Ocak 2022 131