Page 118 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 118
Çölleşme Haritalarının Geliştirilmesi ve Hassasiyet Modeli, Türkiye
Çölleşme konusu günümüz koşullarının getirdiği iklim değişikliği kavramının
son yıllarda hızla artması ve bu doğrultuda tüketici konumda olan insanların
etkileri neticesinde daha da önem kazanmıştır. Bu çalışma çölleşme kavramını
ve bu konu ile ilgili yapılan çalışmaları incelemeyi amaçlamaktadır.
Çölleşme ile etkin bir mücadele, öncelikle bu kavramın iyi bir şekilde
anlaşılmasına ve arazi tahribatına sebep olan, izlenmesi kolay kriter ve
göstergelerin belirlenmesine dayanmaktadır. Bu çalışma ile çölleşme konusu
ile ilgili yapılan çalışmalar incelenecek olup, çölleşmenin tanımlarına detaylı
olarak yer verilecektir. Ayrıca Dünya da çölleşme hususunda yapılan çalışmalar
incelenecek ve çölleşme ile ilgili özellikle günümüz koşullarında izleme ve
analizlerin nasıl yapıldığından kısaca bahsedilecektir. Son olarak, Türkiye
Çölleşme Modeli ve Hassasiyet Haritası detaylı bir şekilde incelenecektir.
Çölleşme konusunda yapılan ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda ortaya
çıkan yeni çalışmalar ile ilgili daha önce detaylı bir analiz yapılmamıştır.
2. Literatür Taraması
2.1. Çölleşmenin Tanımı
1970’li yıllarda Batı Afrika da yaşanan uzun süreli kuraklık insan ve hayvan
yaşamını olumsuz etkilemiş ve kayıplara neden olmuştur. Bununla birlikte ciddi
oranda çevresel bozulmalar oluşmuş ve neticesinde 1977’de Birleşmiş Milletler
Çölleşme Konferansı (UNCD) kurulmuştur (Glantz, 1977; UN Secretariat, 1977;
Quintanilla, 1981; Zonn, 1981; Glantz ve ark., 1983). Batı Afrika da yaşanan
bu kuraklık çölleşme olgusunun ilk başlangıcı gibi görünse de bundan önce
aslında 1949 yılında Fransız bilim insanı çölleşme terimine raporunda yer verdi
(Aubreville, 1949). Bu bağlamda 1977 yılında Nairobi Konferansında çölleşme
özetle şöyle tanımlandı: Arazinin biyolojik yapısının ya da üretkenliğinin
azalması veya yok olması neticesinde çöl benzeri koşullar oluşabilir.
Toplumların karşılaştığı teknolojide gelişmeler, hızlı nüfus artışı, gıda üretimini
artırma, kalkınma çabası gibi faktörler birbiri ile iç içedir. Bu sebeple bu
süreçlerin planlı yapılması ve birbirine entegre edilerek iyileştirmeler yapılması
gerekmektedir. Doğal kaynakların üretkenliğinin bozulması ya da azalması,
toplumlar için oldukça önemli bir tehdittir. İnsan tarafından daha fazla verim
alma talebi sonucu olarak zaten hali hazırda hassas ve az üretken olan araziye
verilen zarar fazladır. İnsan toplumlarının doğaya karşı olan ve bitmeyen aşırı
tüketici durumu bitki örtüsünde, suda ve toprakta bozulmalara sebep olur.
Özellikle zaten oldukça hassas olan çevrelerde (çöl yakınları gibi) doğal
kaynakların bozulmasıyla oluşan çevresel kayıplar kalıcı hale gelebilir ve buna
doğru orantılı olarak toplumların yaşam kaliteleri azalır ve belki geri dönülemez
hal alır. Çölleşme her ne kadar yavaş ilerleyen bir süreç gibi görünse de aslında
117
Özel Sayı / 2024