Page 68 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 3
P. 68

Uluslararası Çevre Hukukunda Sürdürülebilir Kalkınma


            ve  karar  alıcıların  uygulamaları  ile  normatiflik  kazanma  sürecinde  olduğunu
            ileri sürmektedir (Lowe 1999:34). Diğer bir deyişle Lowe’a göre sürdürülebilir
            kalkınma  asli  bir  hukuk  kaynağı  olmamakla  birlikte  uluslararası  yargıcın  bir
            yorum aracıdır (Boyar 2020:1937).
               Beyerlin  de,  sürdürülebilir  kalkınmanın  değişken  içerik  ve  kapsamından
            dolayı  bu  kavramın  politik  bir  ideal  olduğunu  ancak  kendisinden  hukuki
            normların ortaya çıkmasına elverişli olduğunu değerlendirmektedir (Beyerlin
            2007:447).
               Birnie ve Boyle, sürdürülebilir kalkınmayı yeni gelişen bir uluslararası hukuk
            alanı olarak değerlendirmekle birlikte henüz bir yükümlülük doğmadığını ve
            neyin sürdürülebilir olduğuna karar verme yetkisinin münhasıran hükümetlere
            ait olduğunu ileri sürmüştür (Birnie ve Boyle 2002:98).
               Cordinier  Segger  ve  Khalfan  ise,  sürdürülebilir  kalkınmayı  günümüzde
            bağlayıcı bir hukuk ilkesi olarak kabul etmemektedirler ancak sürdürülebilir
            kalkınmayı bir siyasi hedef olarak da görmemektedirler (Skalar 2015:93).
               3. Sürdürülebilir Kalkınmaya Yönelik Eleştiriler

               Sürdürülebilir   kalkınma   ilkesinin,   “şimdiki   kuşağın   ihtiyaçlarını,
            gelecek  kuşakların  ihtiyaçlarını  karşılama  imkânını  tehlikeye  düşürmeden
            sağlayan  kalkınma  modeli”  şeklindeki  genel  olarak  kabul  gören  tanımı
            dikkate  alındığında,  sürdürülebilir  kalkınmanın  mümkün  olup  olmadığı
            ve  uygulanabilirliği  konusunda  olumlu  ve  olumsuz  görüşlerin  var  olduğu
            görülmektedir.
               Öncelikle sürdürülebilir kalkınma ilkesini savunan görüşe göre; sürdürülebilir
            kalkınma  kavramı,  çevrenin  korunması  ve  ekonomik  kalkınma  arasında  bir
            uzlaşmayı  aramaktadır.  Kalkınma  bir  hak  ve  temel  bir  hedef  olarak  kabul
            edilmelidir  ancak  çevrenin  korunması  amacıyla  küresel  düzeyde  yeniden
            yapılanmaya gidilmelidir (Güneş ve Coşkun 2004:90). Bu görüşe göre insanlığın
            refah düzeyinin artması; sağlık, eğitim gibi imkânların geliştirilmesi ve çevrenin
            korunmasına bağlıdır.
               Sürdürülebilir kalkınmaya yönelik eleştirilere gelindiğinde ise, eleştirilerin
            temel varsayımlarının sürdürülebilir kalkınmanın mümkün olmadığı etrafında
            şekillendiğini söylemek mümkündür. İlk olarak; sürdürülebilir kalkınma ilkesi,
            doğal kaynakların devamlılığına verdiği önemin bir gereği olarak yenilenebilir
            kaynakların  yenilenme  sınırlarının  altında  kullanılmasını  ve  yenilenemeyen
            kaynakların ise ya hiç tüketilmemesi ya da taşıma kapasitelerinin aşılmamasını
            hedeflemektedir.  İkinci  olarak;  sürdürülebilir  kalkınmanın  önünde  insanlığın
            tüketim  alışkanlıkları  ve  hayat  tarzları  gibi  beşeri  engeller  söz  konusudur.
            Sürdürülebilir  kalkınmanın  mümkün  olması,  her  şeyden  önce  insanlığın



                                                                  Yıl 2 / Sayı 3 / Ocak 2023  53
   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73