Page 311 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 3
P. 311
Orhan Topal
Giriş
Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında,
2021 yılından 2030 yılına kadar belirlenen baz senaryo doğrultusunda %21
oranında emisyon azaltım taahhüdünde bulunmuştur (Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, 2015, s. 2). Türkiye’nin büyükşehir statüsündeki 30 şehrini kapsayan
bir çalışmada, 2010 ve 2019 yıllarına ait karayolu kaynaklı sera gazı emisyon
miktarları hesaplanmış, buna göre 2010 yılında toplam sera gazı emisyon
miktarı 43.403 Gg CO e iken, 2019 yılında bu değerin yaklaşık % 62 artarak
2
70.271 Gg CO e ulaştığı; yıllık artışın 3,82% olarak gerçekleştiği bildirilmiştir.
2
Bunun ile birlikte Türkiye’de 2010 yılındaki toplam sera gazı emisyonunun %
10,88’inin büyük şehirlerdeki karayolu ulaşımından kaynaklanmaktadır (Dündar,
2021). TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) güncel verilerine göre de Türkiye’de
2010 yılında toplam sera gazı emisyon miktarı 398,9 Mt CO e iken 2020 yılı
2
toplam sera gazı emisyonu bir önceki yıla göre % 3,1 artarak 523,9 Mt CO
2
e olarak hesaplanmıştır (TUİK, 2020b). Bu verilerden yola çıkılarak Türkiye’de
karayolu kaynaklı sera gazı emisyon miktarının sürekli arttığı ve bu değerin
toplam emisyon miktarı içinde önemli bir paya sahip olduğu söylenebilir.
Dünya Sağlık Örgütü, hava kirliliğinin dünyanın en büyük sorunu haline
geldiğini değerlendirmektedir. Öyle ki yüksek tansiyon, kötü beslenme
ve sigaradan sonra gelen hava kirliliği; dördüncü en yüksek ölüm nedeni
olarak kayıtlarda yerini almıştır (WHO,2022). Bu durum hem küresel hem de
yerel ölçekte birtakım kısıtlayıcı yeni düzenlemelere zemin hazırlamaktadır.
Özellikle küresel ölçekte, ilgili yönetimler tarafından şehirleri daha yaşanabilir
hale getirmek için ulaşım konseptlerine dair birtakım önceliklendirmeler
yapılmakta, mevcut ulaşım stratejileri ise gözden geçirilmektedir.
Birleşmiş Milletler tarafından dünya nüfusunun %50’den fazlasının şehirlerde
yaşadığı ve 2050 yılına kadar bu oranın %70 seviyelerine ulaşılacağı tahmin
edildiği bildirilmiştir (Cao ve ark., 2022). Şehirlerdeki nüfus artışı beraberinde
daha fazla hareketlilik, dolayısı ile daha fazla ulaşım ihtiyacını doğurmaktadır.
Bunun ile birlikte Avrupa Enerji Ajansı verilerine göre küresel ölçekte iklim
değişikliğine başlıca sebep teşkil eden unsurlardan olan ulaşım kaynaklı
emisyonlar (NOx salınımları) için Avrupa genelinde, %50’sinden fazlasının
ulaşım sistemlerinden kaynaklı olduğu; artan ulaşım kaynaklı emisyonların da
büyük ölçüde çevre bilincini arttırdığı ifade edilmektedir (Genç, 2021).
Benzer çerçevede ortaya konulan araştırma sonuçları, yerel yönetimlerin
genel stratejilerin başında toplu ulaşım politikalarının gelmesine neden
olmaktadır. Dünyanın birçok noktasında toplu ulaşım sistemlerini yöneten
veya işleten otorite/operatörlerin ilgi odağında yer alan elektrikli otobüsler;
şehirlerde ulaşım kaynaklı hava kirliliğini ve gürültü seviyelerini azaltmada
296 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi