Page 177 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 3
P. 177

İbrahim Yenigün-Vildan Balcı-Abdullah Yenigün-Sinan Uyanık


            olan İstanbul, Bursa vb. şehirlerde Su Nezareti’ne bağlı olarak yürütülse de
            vakıflar, suyun iletimi ve çıkarılmasında faaliyetlerine devam etmişlerdir (Uçar,
            2017).  Vakıf  sularının  idaresinde  bulunan  üst  yöneticiler  “Hassa  Su  Nazırı”
            veya  “Suyolcular  Nazırı”  olarak  hizmetlerini  sürdürmüşlerdir.    Kalabalık
            nüfuslu şehirlerde önemli görevleri bulunan Su Nazır’larının sorumluluklarına
            bakıldığında  günümüz  Devlet  Su  İşleri  Genel  Müdürlüğü  (DSİ)  olarak  ifade
            edilebilir. Su Nazır’larının alt biriminde yer alan görevliler ise Suyolcuları olarak
            isimlendirilmiştir. Aynı zamanda Su Nazır’ları; Şehreminin Mimarbaşı, Su Nazırı
            ve Çöplük Subaşından oluşan üç uzman yardımcısından birini temsil etmektedir
            (Tabakoğlu, 2015). Birbiri ile bağlantılı bulunan bu sistem dönemin entegre bir
            su yönetim anlayışının varlığını ortaya koymakla birlikte kurumlar arası denetimin
            gerçekleştirilmesini  de  sağlamıştır.  Osmanlı  Devleti’nin  zamanla  gelişen  ve
            kurumsallaşan  su  yönetim  idaresinde,  görevlerin  eksiksiz  yerine  getirilmesi
            için titiz bir yaklaşım sergilediği görülmektedir. Bu çerçevede konuya gereken
            özeni  gösteren  devlet  idaresi,  su  yönetiminde  vazifesini  yerine  getirmeyen
            kişilerin işlerini dahi sonlandırmaktan çekinmemiştir. Bu duruma örnek olarak
            HH 4283/1219 numaralı hükümde, İstanbul’un susuz kalmasına neden olan,
            gerekli  tamir  ve  bakım  işlerini  yerine  getirmeyen  Su  Nazırı’nın  görevinden
            alınarak sürgüne gönderilmesinden bahsedilmektedir. Aynı hükümde yerine
            işinde daha ehil olan birinin tayin edilerek, su yollarının temizliği, bendlerin
            tamiri ile bazı köylerin vergiden muaf tutulması gibi konularda, su yollarının
            korunması  için  gereken  özenin  gösterilmesi  emrinin  verildiği  ifade  edilir
            (Gültepe,  2000).  Buradaki  örnek  hükümden  de  görüldüğü  üzere,  Osmanlı
            Devleti  su  yönetim  idaresinde  uyguladığı  denetimler  neticesinde  sistemin
            işleyişinde önemli kazanımlar elde etmiştir. Öyle ki, benzer hadiselerin yeniden
            yaşanması, verilen ağır cezalar ile önlenmiştir.

               Osmanlı Su Görevlileri
               Osmanlı  Devleti,  dini  inancı  gereği  suyun  bulunmadığı  yerleşim  yerlerine
            daima  suyu  ulaştırma  gayreti  içerisinde  olmuştur.  Suyun  ulaştırılmasında
            önemli bir yer edinen ve medeniyetin bir göstergesi olan çeşme, sebil gibi su
            gereksinimlerinin  giderildiği  yapılara  dönemin  bazı  hane  halkları  uzun  yollar
            yürüyerek  zorluklarla  erişim  sağlayabilmekteydi.  Bu  durum  üzerine  konuya
            hassasiyetle  yaklaşım  gösteren  Osmanlı  Devleti,  yetersiz  kalan  su  ihtiyacının
            giderilmesi için ayrıca su dağıtımı sağlayan kişiler görevlendirerek bu durumun
            bir meslek haline dönüşmesine katkı sağlamıştır. Bu mesleğe, suyu veren, sulayan
            anlamlarını ifade eden “saka” denilmiştir (Şahin, 2017).  Su Nezareti’ne bağlı
            olarak hizmet veren Şekil 1’ de görülen şehir sakaları, zamanla çeşme sayılarının
            artması  sonucu  kurumsal  bir  yapı  halini  almıştır.  Yaya  ve  atlı  olmak  üzere  iki
            çeşidi bulunan bu yapıda her bir sakanın görevli olarak bulunduğu çeşmeler
            belirlenmiş ve su dağıtım belgesi yani gediklerin olmadığı kişilerin sakalık görevi



            162  Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   172   173   174   175   176   177   178   179   180   181   182