Page 196 - Çevre, Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 1
P. 196

Kentsel Büyüme - İklim Değişikliği


            yayılma  ile  ilişkilendirilmektedir.  Scheurer  ve  arkadaşlarına  göre  (2017:  6),
            iklim  değişikliğinin  etkileriyle  mücadelede  önemli  göstergelerden  biri  olan
            su  yönetiminin  su  kaybı  olmadan  düzenlenmesi  gerektiği  gözlemlenmiş  ve
            kentleşmiş bölgelerdeki su sorunları kentsel yayılma ile ilişkilendirilmiştir. Su
            israfını sınırlandırmak için kentlerde arazi kullanım politikalarının düzenlenmesi
            gerekliliği  ortaya  koyulmuştur.  Çünkü  ihtiyaçlar  gözetilmeden  su  tüketimi
            devam  ederse  iklim  değişikliğinin  temel  etkilerinden  biri  olan  kuraklığın
            meydana geleceği belirtilmektedir. Kentsel yayılma nedeniyle tatlı su talebi
            artarsa, ekosistemin hizmet sağlama yeteneği tükeneceği ve insan sağlığının
            düşünülerek bölgeselden küresele göç hareketleri olacağı vurgulanmaktadır.
            Bu nedenle kentteki mevcut kaynaklar gelişme kararları/politikaları ile birlikte
            düzenlenmeli ve yeni gelişme alanları açmak yerine mevcut kentsel alanların
            düzenlenmesi politikası benimsenmesinin altı çizilmektedir.
               Kentsel büyümenin bir diğer itici gücü göç olarak tanımlanmaktadır (Black
            vd.,  2008:  5).  İnsanlar  kırsal  alanlardan  kentsel  alanlara  geldikleri  sürece
            kentsel büyüme istikrarlı bir şekilde artmakta (United Nations, 2001: 15) ve
            iklim değişikliği açısından kırılganlık yarattığı vurgulanmaktadır. Örneğin, iklim
            değişikliğinin  neden  olduğu  aşırı  hava  koşulları  ve  doğal  afetler,  kentlerde
            genellikle  savunmasız  grupları  ve  göçmenleri  daha  çok  etkilediğinden  göç
            sonucunda  sosyoekonomik  kırılganlıkların  artabileceğine  değinilmektedir
            (IPCC,  2007:  33).  Ayrıca  göç,  iklim  değişikliğinin  itici  güçlerinden  biri  olan
            antropojenik faktörler olarak kentlerde yoğun insan faaliyetlerinin artmasına
            neden  olmakta  ve  sera  gazı  salımlarında  göç  sonucunda  artış  meydana
            gelmektedir (Drake, 2013: 440).
               Kentsel  büyüme  yaklaşımlarında  etkili  bir  diğer  konu,  arazi  kullanım
            politikalarıdır (Zullo vd., 2019: 1745). Aslında arazi kullanım politikaları, iklim
            değişikliğinin etkisini azaltmak için hem mekânsal hem de politik çözüm aracı
            olarak görülmektedir. Buradaki kritik nokta, yerel niteliklere göre şehirlerde
            arazi  kullanım  politikalarının  nasıl  uygulanacağıdır  (Müller  ve  Höfer,  2014:
            111). Örneğin, yükselen deniz seviyesi gibi iklim değişikliği etkileri meydana
            geldiğinde, arazi kullanım politikaları ile oldukça ilgili olan kıyı yerleşim alanları
            önemli  ölçüde  etkilenebilir.  Tesisler  kentsel  büyüme  arzusu  doğrultusunda
            riskli  alanlarda  inşa  edilirse,  iklim  değişikliğinin  etkisi  konut,  ticari  ve
            sosyokültürel tesisler üzerinde hissedilerek kentsel yerleşimi hızla yıkabilme
            gücüne  sahiptir  (United  Nations,  2001:  26).  Özellikle  kıyı  kentlerinde  arazi
            kullanım politikalarının iklim değişikliğinin etkilerine karşı kararlarının yeniden
            düzenlenmesi gerekmektedir.
               Örneğin, Scheurer ve arkadaşlarının çalışmalarına göre (2013), kentin kıyı
            kesiminde yer alan yerleşik alanlar, kasırga ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi
            fırtına  dalgalanmalarına  maruz  kalabilmektedir.  Ancak,  kentsel  faaliyetlerin



                                                                   Yıl 1 / Sayı 1 / Ocak 2022  181
   191   192   193   194   195   196   197   198   199   200   201