Page 61 - Çevre Şehir İklim - Sayı 2
P. 61

Hayriye Eşbah Tunçay


               Parklar,  bir  şehrin  iklim  değişikliğine  hazırlık  anlamında  işlevlendirmesi
            gereken en etkin mekanizmasıdır. Parkların tasarımı ve planlamasında ekolojik
            kalite faktörlerinin göz ardı edilmesi böylesine önemli alanların kent ortamına
            katkılarını azaltmaktadır. Ekolojik kalite, bir peyzajın veya ekosistemin sağlığını
            ve habitat değerlerini belirleyen yapısal ve işlevsel özelliklerinin bileşkesidir.
            Ekolojik  kalite  ekosistemin  doğal  işlevlerini  devam  ettirdiği  seviyeyi  ifade
            eder  ve  bu  seviye  korunmadığında  hızlı  bir  şekilde  tahribat  ve  daha  geniş
            bir sistemin de bozulması kaçınılmazdır (Esbah vd., 2009). Bir alanın ekolojik
            kalitesi dört özellik üzerinden ele alınabilir: 1- Doğala yakın üretkenlik, 2- Su,
            3-  Biyolojik  çeşitlilik,  4-  Toprak  (Forman,  2014).  Ekolojik  kaliteye  ek  olarak
            bir parkın görsel kalitesi de algısı ve sahiplenilmesi açısından önemlidir. Bu
            kapsamda dikkate alınması gereken kriterler aktivite ve kullanımlar (çeşitlilik),
            ulaşılabilirlik  (okunaklılık),  konfor  ve  imaj  (güvenlik  ve  bakım)  ve  sosyallik
            (sahiplik hissi) olarak sıralanabilir (Yücel ve Yıldızcı, 2006).
               Parklar  imar  planlarında  bölge  parklarından,  şehir  parkına,  daha  orta
            ölçekte  semt  ve  mahalle  parkına  kadar  farklı  büyüklüklerde  yer  almaktadır.
            İmar mevzuatında belirlenmiş kişi başına düşen yeşil alan miktarını sağlamak
            bütün  belediyelerin  sorumluluğudur.  Bu  hiyerarşik  yapılanmada  parkların
            erişim mesafeleri ve büyüklüklerine göre yapılan sınıflandırmaya 21. yüzyılda
            su açısından her bir park tipinin üstlenmesi gereken işlevler de tanımlanmalıdır.
            Zira  bu  geniş  kamusal  alanlar  bulundukları  alanın  çevresindeki  yapılaşmış
            çevrenin yağmur suyunu alabilecek sünger alanlar olarak düşünülebilir. Şehirde
            yoğun yağışlı zamanlarda mevcut altyapının zorlanmadan şehrin drene olması
            için  bu  alanlara  sular  yönlendirilip  bunlar  içinde  oluşturulacak  su  tutma  ve
            geciktirme alanlarında yağmur suyu yönetilebilir. Parklar sürdürülebilir drenaj
            sistemlerinin en baş prensibi olan suyu kaynağında yönetmek konusunda bir
            şehre potansiyel alanlar sunarlar.
               Suların yeri geldiğinde park içerisinde oluşturulan geciktirme haznelerine
            yönlendirilmesi o mahalledeki altyapıya olacak yükü yarı yarıya hafifletir. Bir
            bakıma  bu  alanlar  parklar  içindeki  dev  su  tankları  gibi  düşünülebilir.  En  az
            maliyetle bu kadar suyun deponlandığı tek alan parklardır. Doğa ile buluşan
            bu  sular  vejetasyonla  muhatap  oldukları  için  de  bir  yandan  filtrelenecektir.
            Bu  tür  bir  drenaj  maliyet  olarak  kentteki  gri  altyapının  üçte  bir  maliyetine
            yapılabilmektedir.  Sistem  ekstra  bir  pompa,  boru  veya  vanaya  çoğu  zaman
            ihtiyaç duymayacağı için hem görsel kirlilik azalacak hem de maliyet düşecektir.
            Parklar  içerisinde  kurulacak  geciktirme  havzaları  ile  suyun  24  ila  36  saate
            kadar tutulup daha sonra kontrollü bir şekilde altyapıya salınması Atlanta’daki
            Historic Fort Ward Park’ta olduğu gibi mümkündür.
               Dünya şehirlerinin yüzölçümlerinin hatırı sayılır kısmı kamusal yeşil alanlardır.
            Örneğin  Oslo’nun  %68’i,  Viyana’nın  %45’i,  Tokyo’nun  %7.5’i  bu  tür  alanları
            ihtiva etmektedir. Su yönetimi için değerlendirildiğinde hem doğa ile suyu ve


            47  Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66