Page 77 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 77

Günay Erpul - Özden Görücü - Atila Gül - Yusuf Güneş
                                 Reşat Akgöz - Kenan İnce - Ünal Satı Yılmaz

                Küresel iklim değişikliği, doğa temelli yönetilen ekosistemlerin (tarım, orman
              ve mera) yönetim uygulamalarını önemli ölçüde etkilemektedir. İklim değişikliği
              azaltım  politikaları  içerisinde  yer  alan  enerji,  imalat  sanayi,  binalar,  ulaştırma,
              atık, tarım ve ozon tabakasını incelten maddeler ile florlu sera gazlarının yanı sıra
              bunlara ek bir diğer önemli sektörde Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği
              ve Ormancılık (AKAKDO) sektörüdür.  Sektör itibariyle AKAKDO’nun amaçları
              arasında  biyolojik  çeşitliliğin  korunması,  karbon  emisyonlarının  azaltılması  ve
              iklim değişikliği ile mücadele edilmesi hususları açıkça ifade edilmektedir. Bu
              bakımdan AKAKDO sektörü net sıfır hedefine ulaşmada karbon tutum sağlama
              potansiyeline  sahip  olması  bakımından  kritik  bir  öneme  sahiptir.  Bu  kapsam
              çerçevesinde  Türkiye’de  ağaçlandırma  ve  rehabilitasyon  projeleri,  erozyonla
              mücadele faaliyetleri gibi çalışmalara önem verilmektedir.
                Tüm  bu  çalışmalar  bir  taraftan  iklim  değişikliğinin  olumsuz  etkilerini
              azaltmaya  yönelik  uygulanırken  diğer  taraftan  ülkenin  yeşil  dönüşümünün
              temel  unsurlarından  biri  olacak  dirençli  ekosistemleri  hedefleyen  yenilikçi
              bir  arazi  yönetimi  çerçevesinde  geliştirilmeye  çalışılmaktadır.  Böylelikle,
              ekosistemlerin  iklim  değişikliğiyle  mücadelede  en  üst  seviyede  uyum  ve
              azaltma potansiyelinin ortaya konulması hedeflenmektedir.
                İklim değişikliğinin istenmeyen etkileri, “Çölleşme, Arazi Tahribatı ve Kuraklık”
              gibi ekosistem hizmetlerinin sunumunu olumsuz etkileyerek insan refahını tehdit
              etmektedir. Bu bağlamda, SAY politikaları, bu sorunların etkilerini hafifletmek ve
              biyolojik çeşitliliği korumak amacıyla geliştirilmiştir (Şekil 2).
                SAY yaklaşımları, erozyon şiddetini azaltmak ve arazi verimliliğini artırmak
              için  dört  ana  kategoriye  ayrılmaktadır:  yönetsel,  kültürel,  bitkisel  ve  yapısal
              önlemler.  Yönetsel  önlemler,  yasal  düzenlemeler  ve  stratejik  planlarla  arazi
              kullanımını yönlendirir. Kültürel önlemler, tarım ve ormancılık uygulamalarında
              sürdürülebilir tekniklerin benimsenmesini içerir. Bitkisel önlemler, bitki örtüsünü
              yönetir ve geliştirir. Yapısal önlemler ise teraslama ve su hasadı gibi fiziksel
              altyapı projelerini kapsar. Bu bütünleşmiş yaklaşımlar, erozyonla mücadelede
              ve uzun vadeli ekosistem sağlığını korumada etkili çözümler sunar.
                SAY,  Arazi  Tahribatının  Dengelenmesi  (ATD)  hedefine  ulaşmak  ve  iklim
              değişikliğine uyumu artırmak için önemli bir araçtır. Böylelikle iklim değişikliği
              mücadele  de  önceden  belirlenmiş  veya  planlanmış  eylemler  yardımıyla
              KÇ,  SAY  ile  entegre  edilerek  arazi  tahribatını  dengelemeyi  ve  ekosistem
              hizmetlerini iyileştirmeyi amaçlar.
                Türkiye’de, çölleşme ve erozyonla mücadele kapsamında çeşitli projeler ve
              programlar uygulanmaktadır. ATD-KDS verilerine göre, bozulmuş ve bozulma
              riski taşıyan araziler, KÇ için büyük bir potansiyel sunmaktadır. Bu arazilerde,
              sürdürülebilir  arazi  yönetimi  teknolojileri  ve  uygulamaları  geliştirilerek  yeni
              KYA oluşturulabilir ve bu alanların karbon kredilendirme ve sertifikalandırma
              süreçlerine uygunluğu sağlanabilir.


              76  Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81   82