Page 75 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 75
Günay Erpul - Özden Görücü - Atila Gül - Yusuf Güneş
Reşat Akgöz - Kenan İnce - Ünal Satı Yılmaz
1. Giriş
Küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak ve uyum sürecini
desteklemek için ülkeler ve hükümetler başta olmak üzere, resmî kurumlar,
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve meslek disiplinleri ile kamuoyu yakından
ilgilenmektedir (IPCC, 1990). Bu bağlamda, uluslararası ve ulusal düzeyde
çeşitli stratejiler, politikalar ve finansman mekanizmaları devreye alınmaya
çalışılmaktadır. Bu yeni ekonomik düzen, insan sağlığı ile doğal ekosistemlerin
ve kültürel çevrenin korunması ve sürdürülebilirliği için etik bir araç olarak
kabul edilmektedir (Gül, 2024; Gül vd., 2023).
IPCC’nin Beşinci Değerlendirme Raporu’na göre, küresel sera gazı
emisyonlarının %25’i toprak kullanımından kaynaklanmaktadır (IPCC, 2014).
Tarım sektörü bu salımların önemli bir kısmını oluşturmaktadır ve yanlış toprak
kullanımı, iklim değişikliğine sebep olan ve onun bir sonucu olarak kabul
edilen bir olgudur. IPCC, iklim dostu toprak kullanımı ile 2030’a kadar yıllık 7,2
ile 10,6 Gt (Gigaton) CO2 eşdeğerinde karbon tutulabileceğini öngörmektedir
(UNCCD, 2015).
Toprağın iklim değişikliğine duyarlı bir şekilde kullanılması, sera gazı
emisyonlarını azaltmada önemli bir potansiyele sahiptir. Sürdürülebilir Arazi
Yönetimi (SAY) politikaları, Karar Destek Sistemleri (KDS) kullanılarak toprağın
korunması ve planlı kullanımı, sera gazı emisyonlarının azaltılması için karbon
yutaklarının oluşturulması ve Karbon Çiftçiliği (KÇ) uygulamalarını içermektedir.
Bu yaklaşım, toprağın daha fazla karbon depolamasını sağlayarak iklim değişikliği
ile mücadelede etkili bir strateji sunmaktadır (Erpul vd.,2018; Erpul vd., 2020).
KÇ, Karbon Yutak Alanları (KYA) oluşturmanın yanı sıra, ekosistem hizmetlerini
artırarak üreticiye çeşitli gelir kaynakları sunabilmektedir. Bu bağlamda,
Türkiye’nin gönüllü karbon piyasalarındaki rolüne yönelik çalışmalarda, 2022
Eylül ayı itibariyle ülkede 325 proje gönüllü karbon piyasasında kayıtlıdır.
Bu projeler, Gold Standard, Verra ve GCC gibi standartlar tarafından
sertifikalandırılmıştır. 2030’a kadar ülkemizde yıllık yaklaşık 30 Mt (Megaton)
CO2’lik karbon kredisi üretilebileceği öngörülmektedir. Ancak ormancılık ve
ağaçlandırma projelerinden bugüne kadarki karbon üretimi sınırlı düzeydedir.
Türkiye, “Orman Dışı Alanlarda, Özel ve/veya Tüzel Kişiler Tarafından
Oluşturulacak Yeni KYA Tesisinin, Karbon Kredilendirme ve Sertifikalandırmaya
Uygunluğunun Araştırılması ve Geliştirilmesi (AR-GE) Projesi” (Anonim,
2024a) ile bu alanda önemli bir adım atmıştır. İlgili proje Çevre Şehircilik
Bakanlığı Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü ve İklim
Değişikliği Başkanlığı bünyesinde devam etmektedir. Böylece Sürdürülebilir
Toprak Yönetimi (STY) teknolojileri geliştirilerek bozulmuş arazilerde KYA
oluşturulacaktır. Bu sayede Türkiye’nin uluslararası karbon piyasalarındaki rolü
güçlendirilecektir.
74 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi