Page 17 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 17

İrde Çetintürk Gürtepe - Fatih Turan - Fatma Varank


                1. Giriş

                Hayat  kalitemizi  etkileyen  vazgeçilemez  unsurların  başında  soluduğumuz
              hava gelmektedir. Yetişkin bir insan günde binlerce litre hava solumaktadır.
              Bunun içindir ki hava, hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Dünya Sağlık Örgütü
              verileri (WHO,2018) ve dört yılda bir yenilenen Küresel Hastalık Yükü (Cohen
              vd., 2017; Ebrahimi vd., 2021) çalışmalarına göre her yıl milyonlarca insan hava
              kirliliği  ile  ilişkilendirilebilecek  rahatsızlıklar  sebebiyle  hayatına  erken
              veda etmektedir. Hava kirliliği diğer kirlilik türleri gibi anlık ve görünür etki
              göstermemektedir. Soluma ile alınan kirleticiler zamanla eşik miktarları aşarak
              vücudumuzda  görünür  ve  kalıcı  hasar  bırakmaktadır.    Bu  sebeple  Birleşmiş
              Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından hava kirliliği “sessiz katil”
              olarak nitelendirilmektedir (BM-UNHR,2018).
                Nüfus  artışı,  şehirlerin  büyümesi  ve  her  geçen  gün  artan  yaşam  konforu
              talebimiz  beraberinde  ısıtma,  soğutma,  aydınlatma  gibi  alanlardaki  enerji
              ihtiyaç  artışını  da  doğurmaktadır.  Daha  fazla  enerji  arzı  ise  daha  fazla  yakıt
              tüketimi  ve  dolayısıyla  da  hava  kirliliği  anlamına  gelmektedir.  Bu  durumda,
              hava kirliliği yönetilmesi gereken en öncelikli çevre temalarından biri haline
              gelmektedir.
                Hava kirleticileri, gazlar ve partiküller olarak iki sınıfa ayrılmakta, atmosfere
              doğrudan veya ikincil yollarla salınmaktadır. Atmosferdeki yaşam döngülerine
              göre yarılanma ömürleri kısa/reaktif (yer seviyesi ozonu, metan, siyah karbon)
              veya  reaksiyonlara  karşı  dirençli  olarak  (karbondioksit)  gruplanabilmektedir.
              Kısa  ömürlü  kirleticiler,  karbondioksite  nazaran  daha  yüksek  atmosfer  ve
              okyanus ısıtma potansiyeline sahiptir(CCAC,2018).
                Hava kirliliği ve iklim değişikliğinin oldukça yakın ilişkisi bulunmaktadır. Hava
              kirleticilerinin, özellikle partiküllerin iklim değişikliğine etkileri bulunmaktadır
              (Arfin, 2023). Hava kirleticileri dolaylı sera gazları olarak nitelendirilmekte olup
              reaktif yapısı ile atmosferde sera gazlarının ikincil oluşuma katkı sağlamaktadır.
              Tek atmosfer gerçeğinden bakıldığında başta karbondioksit olmak üzere sera
              gazları ile aynı kaynaklardan salınmaktadır.  Diğer yandan iklim değişikliğinin
              de hava kirliliği artışında, özellikle partikül madde konsantrasyonları ve ozon
              maruziyeti üzerinde etkisi olduğu gösterilmiştir (Tagaris vd.,2009).
                Sanayi devriminde kaynakların korunması gözetilmeksizin üretmek ve sadece
              üretmek  yaklaşımının  sonucu  olan  yoğun  hava  kirliliği,  yükselen  tepkilere
              bağlı olarak da hava yönetimi alanındaki ilk yazılı yasal düzenlemelerin hayata
              geçirilmesi  sağlanmıştır.  Bu  itibarla  ilk  olarak  1926  yılında  çıkarılan  Duman
              Azaltma Yasasına rağmen 4 Aralık 1952’de binlerce kişinin ölümüne yol açan
              “Büyük Londra Dumanı” olarak adlandırılan hava kirliliği krizi sonrasında 1956
              yılında Temiz Hava Kanunu (Clean Air Act) çıkarılmıştır. Avrupa Birliği’nin de
              temiz hava yasalarının altlığını oluşturan bu düzenleme, bölgesel bazda çevre
              alanındaki ilk yasal düzenleme örneği olmuştur. (Rodrigez,2014)


              16  Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22