Page 151 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 151
İskender Demirtaş, Günay Erpul
1. Giriş
Sağlıklı toprak, tarımsal faaliyetlerin temeli ve 21. yüzyılda gıda, yem, lif,
temiz su ve hava gibi insan ihtiyaçlarının karşılanması için temel bir kaynaktır
(Bennett vd., 2009; Borrelli vd., 2017). Toprak birincil ekosistem hizmetlerinin
sağlanmasını ve devamlılığını destekleyen ekosistemlerin ve toprak sistemi
işlevlerinin hayati bir parçasıdır (Şekercioğlu, 2010; Wagg vd., 2014; Peters vd.,
2015; Borrelli vd., 2017;). Ekosistem hizmetlerinin devamlılığı ve sürdürülebilir
bir şekilde yönetiminin sağlanması toprağın korunması ve sağlıklı olmasına
bağlıdır (Pimentel vd., 1995; Bennett vd., 2009; Şekercioğlu, 2010; Wagg vd.,
2014). Toprak erozyonu, ekosistem hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde devam
etmesinin önünde önemli bir tehdit olarak görülmektedir (Pimentel vd., 1995;
Borrelli vd., 2017).
Dünyada, başlıca toprak erozyonu nedenleri; insan faaliyetleri ve buna
bağlı olarak arazi kullanım değişikliği, baskılar, besin ve karbon döngüsü, arazi
verimliliği ve dünya çapındaki sosyo-ekonomik koşullar olarak sıralanmaktadır
(Şekercioğlu, 2010; Borrelli vd., 2017). Ormansızlaşma, aşırı otlatma, toprak
işleme ve uygun olmayan tarımsal uygulamalar gibi çeşitli faaliyetler de
hızlandırılmış toprak erozyonu süreçlerinin zararlı etkilerinin ortaya çıkmasına
ve bu etkilerin sadece arazi bozulması ve verimlilik kaybı yoluyla değil, aynı
zamanda sedimantasyon, siltasyon ve su yollarının ötrofikasyonu veya artan
sel felaketlerine de neden olduğu görülmektedir (Lal, 2003; Şekercioğlu, 2010;
Borrelli vd., 2017). Erozyon, mineralizasyon ve tortu gömülmesi yoluyla CO2
emisyonlarında arttırıcı ve azaltıcı etkiye sahip olduğundan toprak karbon
döngüsündeki erozyon kaynaklı değişikliklerin iklim üzerindeki etkilerini de
ortaya çıkarmaktadır ancak bu etkilerle ilgili yeterince çalışma ve ölçümler
yapılmamıştır (Şekercioğlu, 2010; Baer vd., 2016; Borrelli vd., 2017).
Toprak erozyonu, Türkiye’de de havza alanlarında toprak kaynaklarının
sürdürülebilir kullanımını tehdit eden en önemli unsurlardandır (FAO ve ITPS,
2015). Ayrıca iklim, toprak, topografya ve arazi örtüsü ve yönetimine göre
değişen farklı erozyon süreçleriyle su rezervuarlarına taşınan sediment miktarları,
ülkemizin yarı kurak ekosistemlerinde enerji ve tarımsal su kullanımı için
zararlı sonuçlara neden olmaktadır. Bu nedenle, erozyon riskinin ülke çapında
değerlendirilmesi, doğal kaynak yöneticileri ve toprak erozyonu bilimcileri
için bu tehdidi kontrol altına almak acil bir öncelik haline gelmiştir. Erozyonla
mücadele kapsamında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü (ÇEMGM) tarafından
Revised Universal Soil Loss Equation (RUSLE) modeline dayalı bir proje
başlatılmıştır. Toprak erozyonun aciliyetle ele alınması, tarımsal üretkenlik ve su
kaynaklarını orantısız şekilde etkileyen iklim değişikliği ve arazi bozulumunun
bütünleşik etkilerinin ortaya çıkmasıyla daha fazla önem kazanmıştır.
150 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi