Page 88 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 88

Akıllı Şehirler ve Sürdürülebilir Kentsel Dönüşüm


            ileri  teknoloji  desteğinin  alınması”  bağlamında  temellendirmektedir.  Bu
            kapsamda,  akıllı  şehir  uygulamalarının  sorun  çözme  konusunda  yenilikçi
            olması, süreç yönetimi konusunda da bilgi ve iletişim teknolojilerinden (BİT)
            aktif  bir  biçimde  faydalanılması  gerektiğine  dikkat  çekmektedir.  Partigöç’e
            göre, bu sayede, refah içinde yaşayan insan merkezli bir toplum modeli olan
            Toplum 5.0 hedefine erişilebilecektir. Teknoloji, bu bağlam içerisinde “insanlar,
            kurumlar  ve  kentsel  hizmetler  arasında  doğrudan  etkileşimi”  sağlayacak
            bağlayıcı rolünü üstlenmektedir (Dinç, 2020: 23).
               Akıllı şehirleri ve bileşenlerini tarifleyen çok sayıda çalışma bulunmaktadır.
            Bunların  içerisinde  en  fazla  atıfta  bulunulan  ve  de  genel  kabul  gören
            sınıflama Giffinger ve diğerleri (2007)’ne aittir. Bu sınıflamaya göre akıllı şehir
            bileşenleri: (1) akıllı vatandaş; (2) akıllı yönetişim; (3) akıllı ekonomi; (4) akıllı
            hareketlilik;  (5)  akıllı  çevre;  ile  (6)  akıllı  yaşamdır.  Bu  bileşenlere  ilişkin  alt
            göstergeler ile kavramsal bir yol haritası da çizilmiştir. Ancak, akıllı şehirlere
            yönelik  kararlaştırılmış  ortak  ve  tek  bir  bileşen  analizi  ve  gösterge  seti
            bulunmaması nedeniyle, akıllı şehirler/şehircilik konusunda çeşitli göstergeleri
            ele alan, bu göstergelerden yola çıkarak geliştirilen endeksler doğrultusunda
            şehirleri  sıralayan  çok  sayıda  farklı  ve  birbirinden  kopuk/bağımsız  çalışma
            bulunmaktadır (örn, Cohen, 2014; European Parliament, 2014; Giffinger et al.,
            2007). Bu çalışmalarda genellikle akıllı şehir(cilik) yaklaşımının sürdürülebilirlik
            kavramını  da  kapsadığı  görülmektedir.  Öte  yandan,  kentleri  sadece  akıllı
            bileşenler  üzerinden  değerlendirmek,  kentlere  sınırlı  bir  bakış  açısıyla
            yaklaşmayı araçsallaştırmaktadır. Halbuki, bugün kentlerin mevcut durumları
            göz önünde bulundurulduğunda henüz ne uluslararası ne de ulusal ölçekte
            ortaya konan sürdürülebilirlik hedeflerine tam anlamıyla ulaşılamamışken (bkz.
            United Nations, 2022), akıllı bileşenlerin hızla hayata geçirilmiş olmasını (veya
            geçiriliyor  olmasını)  beklemek  ve  bu  beklenti  üzerinden  bir  değerlendirme
            yapmak gerçekçi değildir. Bu nedenle, zaman serisi verileri üzerinden kentlerin
            genel olarak röntgenini çeken çalışmalar, kentlerin hangi alanlarda gelişme kat
            ettiklerini hangi konularda ise yerinde saydığını ya da gerilediğini göstermek
            adına önemli bir yere sahiptir. Bu çalışmalardan biri de IESE Business School
            University  of  Navarra  Center  for  Globalization  and  Strategy  tarafından
            geliştirilen Cities in Motion (CIM) kent modelidir.
               Model, dört ana tema çevresinde şekillenmektedir (IESE Business School
            University of Navarra Center for Globalization and Strategy, 2014). Bunlar: (1)
            sürdürülebilir bir ekosisteme sahip olma; (2) yenilikçi faaliyetlere ev sahipliği
            yapma; (3) insanlar arasındaki eşitliği sağlama ve koruma; ile (4) çevresiyle iyi
            bağlara sahip bir bölge olma olarak sıralanabilir. Bu kapsamda, 10 farklı boyut
            tariflenmiştir. Bu boyutlar: (1) yönetişim; (2) kamu yönetimi; (3) şehir planlama;
            (4) teknoloji; (5) çevre; (6) uluslararası erişim; (7) sosyal uyum; (8) hareketlilik
            ve ulaşım; (9) beşeri sermaye; (10) ekonomidir. İlgili çalışma kapsamında, her



                                                                 Yıl 2 / Sayı 4 / Temmuz 2023  73
   83   84   85   86   87   88   89   90   91   92   93