Page 166 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 166

Geodesign Perspektifinden Dirençli Şehirler


            planlamasında Geodesign uygulamalarının daha derin bir şekilde anlaşılmasına
            katkıda  bulunduğunu  göstermiştir.  Bununla  birlikte  ilgili  59  Geodesign  vaka
            incelemesinin ayrıntılı bir analizi, afet riskinin azaltılması ve yönetimi faaliyetlerine
            güçlü bir vurgu yapıldığını ortaya çıkarmıştır. Çalışmalarıyla gelecekteki dayanıklı
            şehir  planlaması  çabalarına  yardımcı  olmak  için  hesaplamalı  ve  işbirlikçi
            nitelikteki  yaklaşımların  Geodesign  metodolojisine  açık  bir  şekilde  entegre
            edilmesini önermişlerdir. Ayrıca Geodesign yaklaşımının, daha dirençli şehirlerin
            planlanmasına yardımcı olmak üzere toplulukları, karar vericileri ve uzmanları bir
            araya getiren kapsamlı bir çerçeve sağlayabileceğini belirtmiştir.
               Mevcut  planlama  yöntemlerinin  diğer  bir  dezavantajı  ise  çoğu  insanın
            yüzlerce rapor sayfasını okumaya isteksiz olması ve 2B haritaları doğru şekilde
            okuyup anlamakta zorluk çekmesidir. Bu sadece planlama sürecinden dışlanan
            genel halk için değil, aynı zamanda yerel yönetimlerdeki karar vericilerin çoğu
            için  de  geçerlidir.  Bu  nedenle,  3D  modeller  sadece  moda  sözcükler  olarak
            değerlendirilmemelidir. 3D modellerin ve özellikle Türkiye Çevre, Şehircilik ve
            İklim Değişikliği Bakanlığı’nın LOD3’te ürettiği modeller gibi imkânların önemli
            oranda kabul görmesi yeterli bir gösterge teşkil etmektedir.  Çünkü insan beyni,
            nesneler  hakkındaki  bilgileri  2B  yerine  3B  olarak  depolamaktadır.  Çünkü  3
            boyutlu bir ortamda çalışıyorsanız bu bilgiyi hatırlamak çok daha kolay olmaktadır.
            Bahsedilenleri bir örnekle anlatacak olursak, muz meyvesinin hayal edilmesini
            verebiliriz.  İnsanoğlu  beynini  ne  “muz”  gibi  metin  bilgisini  ne  de  2  boyutlu
            bir görüntü biçimini depolama için kullanmaktadır. Bunun yerine, bu meyveyi
            düşünürken muza benzeyen 3 boyutlu bir nesneyi depolamaktadır (Hawkings
            ve Dawkins, 2021). Dolayısıyla uzman olmayan bireyler bile 10 katlı bir binanın
            3D model görüntüsüyle karşı karşıya kaldığında, gerçekte nasıl görüneceğini
            zihninde kolayca hayal edebilecektir. Öte yandan tek bir bina yerine bir şehir ya
            da bölge ele alındığında, durum çok daha karmaşık bir hal alacaktır. Bu koşullar
            göz önüne alındığında, pek çok durumda şehir planlamasının çok verimli bir süreç
            olarak değerlendirilememesi şaşırtıcı değildir. Neyse ki, Geomatik alanındaki 3B
            şehir modelleri, sanal gerçeklik (VR) ve Geodesign gibi yeni gelişmeler şehir
            planlamasını bir üst seviyeye taşıyacak imkanlar sunmaktadır.
               Uzman olmayan katılımcılar geleneksel planlarla karşı karşıya kaldıklarında,
            bu  planları  okumaya  alışık  olmadıkları  için  iletişim  kurmaları  zorlu  bir  sürece
            dönüşmektedir.  Yaşananlar,  iletişimde  hatalara  veya  taraflar  arasındaki  etki
            miktarında  büyük  farklara  yol  açmaktadır.  Bu  sorunu  çözmek  için  değişik
            perspektifler ve ölçekli modeller gibi farklı sunum araçları kullanılmakta ancak
            hiçbiri sanal gerçeklik kadar faydalı olamamaktadır (Sonesson ve diğerleri, 2008).
               Tüm bu veriler ışığında çalışmada; özellikle Şanlıurfa’da yaşanan deprem
            ve sel felaketleri ele alınarak uygulama yanlışları irdelenmiş, Geomatik odaklı
            şehir  planlamasına  dair  öneriler  geliştirilmiştir.  Bu  veriler  doğrultusunda
            mevcut  durum  ve  farklı  Geodesign  projelerinin  bölgeye  nasıl  uygulandığı



                                                                 Yıl 2 / Sayı 4 / Temmuz 2023  151
   161   162   163   164   165   166   167   168   169   170   171