Page 164 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 164

Geodesign Perspektifinden Dirençli Şehirler


            gibi büyük çaplı acı olayları belirtmek yeterli olacaktır. Tüm bu acı olayların
            gündeme getirdiği bir diğer soru ise yaşananların gerçekten doğal felaketler
            olup olmadığıdır. Çünkü farklı bölgelerde ve türde yaşanan afetler, ortak bir
            sonuca kapı aralamaktadır. Bu gerçeğe göre ölüm ve yıkımların, aslında doğal
            afetler  sonucu  oluşmadığı,  temelde  insan  kaynaklı  plansız,  yanlış  ve  eksik
            uygulamalar sonucu gerçekleştiği gözlenmiştir. Uzmanlar tarafından söylenen
            “deprem öldürmez, bina öldürür” ifadesi ise halk tarafından kabul gören bir
            slogan halini almış ve durumu özetleyen yaygın bir söylem haline gelmiştir.
               Tüm  bu  gerçekler  ışığında  yapılan  değerlendirmeler,  kentsel  planlama
            gereksinimini  daha  da  önemli  kılmış,  Türkiye  gibi  afetlere  karşı  normalin
            üzerinde eğilimli ülkeler için ise olmazsa olmaz nitelik arz etmiştir. Bu gerçekler
            göz  önünde  bulundurularak  yapılan  insan  odaklı  kentsel  altyapı  faaliyetleri,
            dirençli ve sağlıklı çözümler oluşturabilecek ve tekrarlanan afetlerin olumsuz
            sonuçları  önlenebilecektir.  Bu  doğrultuda,  şehir  planlaması  konusundaki
            geleneksel  çalışmalarda  uzun  raporlar  ve  iki  boyutlu  haritalar  kullanılmış,
            90’lı  yıllardan  itibaren  de  Coğrafi  Bilgi  Sistemlerinden  (CBS)  yararlanılmaya
            başlanmış ve standart hale gelmiştir (Yeh, 1999). Bununla birlikte geçmişteki
            kentsel  ve  mekânsal  planlama  sorunlarının  çözümünde,  CBS’nin  ne  derece
            başarılı  olduğu  da  ayrıca  sorgulanmıştır.  CBS,  dünyanın  birçok  ülkesinde
            onlarca yıldır planlamanın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş (Harris ve diğerleri,
            1993;  Klostermann,  1997;  Yeh,  2008),  klasik  kullanımının  sınırsız  olmadığı
            konusundaki  düşünceler  de  kabul  görmüştür.  Öte  yandan  CBS,  çevrenin
            geçmiş ve şimdiki durumunun tanımlanması için kullanılmış ancak geleceğe
            dair  planların  görselleştirilmesi  ve  analizinde  yetersiz  kalmıştır.  Ayrıca  karar
            verici paydaşların iş birliğini entegre etme yeteneğinden de yoksun olduğu
            gözlenmiştir. Basılı haritalar biçimindeki CBS çıktıları, birçok şehirde kamuya
            açık oturumlarda, uzun raporların bir parçası olarak hala tek resmi araç olarak
            kullanılmaktadır (Healey, 1997; Halvorsen, 2001; Innes & Booher, 2004; Kingston,
            2007). CBS’nin dünya çapında akademik kurumlar, yerel yönetimler ve hemen
            hemen tüm ticari sektörlerde yaygın olarak kullanılmasının yanı sıra, ilk CBS
            uygulamalarının  internette  yer  alması  daha  geniş  kitlelerin  katılımına  zemin
            hazırlamıştır. 1996 yılında Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Coğrafi Bilgi ve
            Analiz Merkezi (NCGIA) toplantısında “halkın katılımıyla coğrafi bilgi sistemi”
            (PPGIS) ifadesi ilk kez adlandırılmıştır. Bu ifade ile CBS’nin toplumun marjinal
            kesimlerine  vurgu  yapılarak  (Nedjeljko,  2011),  dahil  etme  ve  güçlendirme
            amacıyla çeşitli durumlar için halkın katılımını nasıl kolaylaştırabileceğine dair
            bir tanım verilmiştir. Bu yeni katılımcı planlama paradigması, “farklı çıkarları,
            uzmanlıkları  ve  bakış  açılarını  temsil  eden  ve  aldıkları  kararlardan  etkilenen
            herkesin  iyiliği  için  hareket  eden  bireyleri  ve  grupları  içeren  karar  alma  ve
            problem çözme süreci” olarak tanımlanmıştır (aktaran Fisher, 2001a, b).



                                                                 Yıl 2 / Sayı 4 / Temmuz 2023  149
   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169