Page 163 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 163

Fred Barış Ernst - İbrahim Yenigün

               Giriş


               Özellikle son yarım yüzyılda, Türkiye de dahil pek çok bölgede kentleşme,
            görülmemiş  bir  hızla  artış  göstermektedir.  Hatta  BM  raporlarına  göre  2007
            yılı  dünya  nüfusunun  yarısından  fazlasının  şehirlerde  yaşadığı  bir  dönüm
            noktası olmuştur (UNFPA, 2007). Yaşanan hızlı kentleşme, gecekondulaşmayı
            beraberinde  getirmiş  siyasal,  güvenlik,  çevresel  ve  ekonomik  krizlere  yol
            açmıştır. Son yıllarda yaşanan savaşlar sonrası tetiklenen göç hareketleriyle de
            sorunlar, daha da büyümüş ve şiddetini arttırmıştır. Ancak asıl soru, yaşanan
            olumsuzlukların bir sorunun nedenlerini mi yoksa belirtilerini mi temsil ettiğidir.
            Pek  çok  uzman,  gelinen  durumun  etkisiz  planlama  sistemlerinin  ve  eksik
            uygulamaların  altında  yatan  soruna  ait  belirtiler  olduğunu  düşünmektedir.
            Bu  yaklaşımın  en  önemli  ispatı  olarak  II.  Dünya  Savaşı  sonrası  Almanya
            gösterilmektedir.  Zira,  savaş  sonrası  eski  Doğu  Almanya’dan  gelen  on  iki
            milyon  mülteci,  en  küçük  bir  gecekondulaşmaya  yer  verilmeden  planlı  ve
            sistematik olarak barındırılmıştır (Kommunalinfo Mannheim, 2017).
               Türkiye, dünyada deprem ve sel başta olmak üzere “doğal afetler” tehdidi
            altında olan ülkelerden biridir. Bu durumun en önemli gerekçeleri ise iki büyük
            fay hattının (Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fay hatları) üzerinde yer alması ve
            iklim değişikliğinden büyük ölçüde etkilenen ülkelerden biri olmasıdır (Çevre
            ve Şehircilik Bakanlığı, 2019). Meteorolojik kayıtlar, ülkede sıcaklıkların sürekli
            artış gösterdiğini ve 2020 yılının en sıcak üçüncü yıl olduğunu belirtmiştir (TRT
            World, 2021). Bununla birlikte Türkiye Meteoroloji Genel Müdürlüğü (2015), üç
            farklı iklim değişikliği modeline dayalı en doğru simülasyonun hesaplandığı
            bir  rapor  yayınlamıştır.  Burada  yer  alan  RCP  8.5  (Science  On  a  Sphere,
            2023)  senaryosunun  gerçekleşmesi  halinde;  sıcaklığın  2.5  C  artacağı,  yağış
                                                                 0
            miktarının 250 mm’ye düşeceği belirtilmiştir. Ayrıca Karadeniz kıyısı boyunca,
            zaten nemli olan bölgede son yıllarda yağışların arttığı, başta altyapılar olmak
            üzere  büyük  zararlar  ve  can  kayıpları  yaşandığı  gözlenmiştir.  2021  yılında
            söz  konusu  bölgede  yaşanan  yıkıcı  su  baskınlarında  yetmiş  kişi  ölmüş,  pek
            çok yerleşim yeri tahrip olmuştur (BBC, 2021). Ancak yakın tarihte Şanlıurfa
            gibi kurak bölgelerde yaşanan ve 20 kişinin ölümüne neden olan büyük sel
            baskınları, bu tür afetlerin kıyı ve nemli bölgelere özgü sorunlar olmadığını,
            her bölgede yaşanabileceği gerçeğini ortaya çıkarmıştır (BBC, 2023). Bununla
            birlikte Türkiye coğrafyasının yüzlerce yıldır deprem bölgesi olduğu ve dünya
            literatürlerine geçecek kadar büyük ve yıkıcı depremlere sahne olduğu kabul
            edilen acı gerçeklerdendir. Özellikle son asırda Türkiye’de yaşanan depremler,
            ülkenin afet arşivine geçen en trajik vakalar olarak ülke kayıtlarına geçmiştir.
            En yenilerinden birkaçını sayacak olursak; 06 Şubat 2023’de 11 ilde yaşanan
            elli binin üzerinde can kaybının olduğu ve yaklaşık iki yüz bin konutun yıkıldığı
            yüzyılın  depremi,  Van-Elazığ-İzmir  depremleri,  1999  Marmara  depremi



            148 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168