Page 44 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 3
P. 44

Dünyada ve Türkiye’de Çevre Politikaları ve
                                      Sürdürülebilir Kalkınma

                •   Çevre  değerlerinin  korunması,  kirliliğin  önlenmesi  ve  çevrenin
               geliştirilmesi  konularındaki  uygulamalara  piyasa  mekanizmasının  liberal
               araçlarıyla çözüm aranacaktır.
               Çevre Yasasının dışında daha birçok yasada çevre değerlerinin korunmasını
            sağlayıcı kurallar vardır. Belediye, Kıyı, Orman, Boğaziçi, Toprak Koruma ve
            Arazi Kullanımı, Nükleer Güç Santralleri, Kültür ve Tabiat Varlıkların Koruma
            Yasası gibi yasalar bunlardan birkaçıdır. Çevre konularında ülkemizi hukuken
            bağlayıcı, tarafı olduğumuz çok sayıda uluslararası Sözleşme de vardır. Dünya
            Kültürel  Mirasının  Korunmasına  İlişkin  Sözleşme  ile  (Paris,  1972),  Avrupa
            Mimarlık  Mirasının  Korunması  Sözleşmesi  (Granada,  1985),  ve  Arkeolojik
            Mirasın  Korunmasına  İlişkin  Sözleşme  (Valetta,  1997)  bunlar  arasındadır.
            Aday  ülke  olarak  kapısında  bekletilmekte  olduğumuz  Avrupa  Birliği  ile,
            üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi ve O.E.C.D. gibi Avrupa kuruluşlarının da
            bu  konulara  ilişkin  kurallarına  bağlı  kalmak  durumundayız.    Bu  bağlamda,
            Birleşmiş Milletler Örgütü Anayasasının   iyi komşuluk ilişkilerini zorunlu kılan
            74. Maddesiyle, uluslararası Çevre Hukukunun “insanlığın ortak mirası”, “ortak,
            fakat  farklılaştırılmış  sorumluluk”,  “gelecek  kuşakların  çevre  hakları”,  insan
            hakkı olarak çevre hakkının ayrılmaz güvenceleri olan “bilgi edinme”, “katılım”
            ve “yargıya başvurma” haklarının çevre politikasının uygulanmasından sorumlu
            olanlarca gözden uzak tutulmaması bir zorunluluktur.
               Açıkça  görüyoruz  ki,  küreselleşme  her  alanda  olduğu  gibi,  kentleşme,
            çevre, ormancılık, turizm, kentsel topraklar, tarihsel, kültürel ve doğal varlıklar
            gibi alanlarda ulusal politikalarla belirlenmiş olan amaçlara arzu edildiği gibi
            erişebilme  şansını  azaltmaktadır.    Tüm  politikalar  ve  özellikle  uygulama  o
            çerçevede belirlenmekte olduğundan, sürdürülebilir kalkınma ilkesi ve hatta
            zaman zaman ulusal egemenlik kuralı kağıt üzerinde kalabiliyor. Koruma ile
            kullanma,  ekoloji  ile  ekonomi,  bireysel  çıkarlarla  toplumsal  çıkarlar,  uzun
            erimli çıkarlarla kısa erimli çıkarlar ve daha da önemlisi “söylem ve “eylem”
            arasındaki dengeler kısa sürede bozulabiliyor.
               Ve  gelecek  kuşaklar,  kültür,  doğa,  tarih,  çevre  ve  mimarlık  değerlerinden
            yararlanabilme haklarını giderek yitirebilmektedirler. Anayasamızdaki barınma
            (M.57) ve Çevre (M.56) hakları ulaşılması neredeyse olanaksız idealler olarak
            kalıyor.
               Sonuç olarak diyebilirim ki, örgütlü ya da örgütsüz rant arayışları dışında,
            toplumun  hiçbir  kesimine  kazanç  sağlamayan,  toplumsal  maliyeti  çok
            yüksek bir kentleşme karşısındayız. Öyle anlaşılıyor ki, toplum ve kamu yararı
            kavramlarının, çevre ve kentleşme bağlamında yeni bir tanımının yapılmasında
            zorunluluk vardır. Çözüm, kentleşme, çevre ve yurttaşlık kültürüne sahip, etik
            değerlere  saygılı  bireylerden  ve  yöneticilerden  oluşan  bir  hukuk  toplumu



                                                                  Yıl 2 / Sayı 3 / Ocak 2023  29
   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49