Page 40 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 3
P. 40

Dünyada ve Türkiye’de Çevre Politikaları ve
                                      Sürdürülebilir Kalkınma

               Roma  Kulübü  diye  bilinen  ve  sanayicilerden,  bilim  insanlarından  ve
            aydınlardan oluşan bir sivil toplum örgütünün, yeryüzünde çevre koşullarının
            ne  yönde  değişmekte  olduğunu  inceletmek  amacıyla,  Amerika  Birleşik
            Devletleri’nde  Massachusettes  Teknoloji  Enstitüsü  (M.I.T)  uzmanlarına
            hazırlattığı rapor, bu alanda atılmış en önemli adımlardan biridir. Bu raporda
            savunulan başlıca tez, yeryüzünün o tarihten itibaren 150 yıl içinde, yani 2120
            yılın  gelinceye  kadar,  “yaşanabilirlik  niteliğini”  geniş  ölçüde  yitirebileceği
            yönündeydi. Bu karamsar kestirim, nüfus artışının, hızlı kentleşmenin ve güncel
            doğurganlık eğilimlerinin olduğu gibi sürüp gideceği, sanayileşmenin hızından
            bir şey yitirmeyeceği gibi varsayımlara dayanıyordu.
               Dolayısıyla,  Raporda  dikkat  çekilen  kaçınılmaz  son  ile  karşılaşmak
            istenmediği  takdirde,  büyümenin  hızının  sıfıra  indirilmesi  gerekmekteydi.
            Büyüme  hızının  sıfıra  indirilmesi  (zero  growth),  bir  yandan  nüfus  artışının
            durdurulmasını, bir yandan da ekonomik büyümenin hızının yavaşlatılmasını
            zorunlu kılıyordu. Sözü edilen Raporun başlığının “Büyümenin Sınırları” (limits
            to growth) olması, yalnız büyüme olgusunun sınırları olduğu gerçeğinin kabul
            edilmesinden  değil,  aynı  zamanda  büyümeye  mutlaka  bir  sınır  konulması
            zorunluluğunun da bir anlatımıydı.
               Hiç kuşku yok ki, çevre sorunları adı verilen sorunlar salt bir ülkenin iç sorunu
            olarak görülüp değerlendirilemez. Bir ülkenin kirletici etkinliklerinin yalnızca
            kendi  çevresini  değil,  komşularının  çevre  koşullarını  da  etkilemekten  geri
            kalmayacağı çok açıktır. Kirlenme, suyla, havayla, ulaşım araçlarıyla ve başka
            biçimlerde  ülke  sınırlarının  ötesine  de  taşınır.    Bunun  sonucunda,  kirlilik  bir
            ülkenin iç sorunu olmaktan çıkar ve birden çok ülkenin sorunu durumuna gelir.
            Yalnız türlü kirlenme biçimleri değil, bir ülkenin insanlarının doğal ve kültürel
            değerler  karşısındaki  olumsuz,  bilinçsiz  ve  sorumsuz  tavır  ve  davranışları
            sonucunda yaşam ortamları yaşanabilirlik niteliklerini geniş ölçüde yitirir. Bu
            tür gelişmeler, tek tek ülkelere zarar vermekle kalmaz, insanlığın ortak mirası
            kavramı çerçevesine giren değerlerden yararlanma şansı da ortadan kalkar.
               Çevre  sorunlarının  kısaca  değindiğimiz  ülke  sınırlarını  aşan  uluslararası
            boyutları  nedeniyledir  ki,  sorunlara  çözüm  yollarının  aranmasında  ve  çözüm
            önerilerinin yaşama geçirilmesinde de uluslar arasında sıkı bir işbirliği yapılması
            gerekli duruma gelmiştir. Toplumları böyle bir işbirliğine zorlayan gerçeklerin yanı
            sıra, Birleşmiş Milletler Anayasası’nın 74. maddesi de, devletlerin, aralarındaki
            uyuşmazlıkları barışçı yollardan çözmeleri için işbirliği yapmaya zorlayıcı bir kural
            içermektedir. İşbirliği zorunluluğu, birçok uluslararası sözleşmenin de kuralları
            arasında  bulunmaktadır.  Bu  türlü  işbirliği  girişimleri  bir  yandan  sorunların
            çözümünde  bilgi  alışverişi  yapmayı,  bir  yandan  da  hükümetlerin  ve  halkların
            aydınlatılması ve uyarılmasını sağlamayı gerekli kılmaktadır.



                                                                  Yıl 2 / Sayı 3 / Ocak 2023  25
   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45