Page 227 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 3
P. 227
Gül Aslı Aksu
toprak tarafından temsil edilmektedir. Organizmalarla çevrelerinin etkileşimi
ekolojinin temel konusu iken kent ekolojisi bu etkileşimlere yapılı çevreyi de
yoğun bir şekilde dahil etmesiyle ayrılır (Forman, 2014).
Arazi kullanım şekilleri ve mekânsal desenler, ekolojik bakımdan önemli
olan birçok sürecin göstergesi niteliği taşımaktadır. Bu nedenle ekolojik
araştırmalarda, desenin sürece olan etkisinin geniş ölçeklerde planlama ve
yönetim kararlarına dahil edilmesi gerekmektedir. Çok bileşenli oldukları için
karmaşık bir yapıya sahip olan kentsel peyzajlar için sürdürülebilir planlama
ve yönetim kararları alabilmek üzere kavramsal modellerin ve araçların
geliştirilmesi gerekmektedir.
Ekolojik ağların peyzaj ekolojisi çerçevesinde nicel olarak, ünite-koridor-
matris mantığı ile değerlendirilmesi, kent ekosisteminin sürdürülebilirliği
açısından da önem taşımaktadır (Jongman, 2004). Günümüzde özellikle
yoğun kentleşme baskısı altındaki metropollerde kent içi yeşil sistemin hem
peyzaj deseni hem de peyzaj fonksiyonu açısından değerlendirilmesi, yeniden
yapılandırılması ve tasarlanması kent planlamasının önemli konularından birisi
haline gelmiştir (Forman, 2014).
Dünyadaki hızlı nüfus artışıyla beraber kentleşme, peyzaj deseninde mekânsal
dönüşümlere sebep olmaktadır. Arazi kullanımına bağlı olarak kentsel peyzajlarda
yaşanan hızlı dönüşümler, özellikle toprak-su-bitki-hayvan ilişkileri ve enerji/besin
döngüleri üzerinde önemli bir baskı unsuru teşkil etmektedir. Bu baskı, uzun
vadede sadece estetik anlamda değil, ekonomik olarak ve hatta insan sağlığı
üzerinde ciddi boyutlara varan sorunlara sebep olmaktadır. Kentleşmenin etkisiyle
alanların su rejimi bozulmakta, habitat parçalanması artmakta, biyolojik çeşitlilik
azalmakta, doğal rölyef değişmekte, doğal toprak özellikleri kaybolmakta,
kentsel ısı adası oluşumları görülmektedir (Aksu ve Küçük, 2020).
Kentleşmenin sosyolojik yapı üzerinde de yoğun etkisi olmaktadır. Yörenin
kültürel yapısı değişmekte, kişiler yaşadıkları yere yabancılaşmaktadır.
İleri boyutta plansız kentleşme, yörenin “Kimliksizleşmesi”ne dahi sebep
olabilmektedir (Aksu, 2012). Kullanım ihtiyacı, habitatlarla uyumlu bir şekilde
ilişkilendirilmediğinde, yaşama ortamları üzerinde baskı unsuru teşkil eden bir
faktör halini almaktadır (Aksu, 2020).
Çepel (1994) “Kültür Peyzajı” kavramını; ekolojik süreçlerin, insan etki ve
müdahalesi ile yönlendirilip etkilendiği, antropojen ekosistemlerin egemen
olduğu peyzaj tipi olarak tanımlamaktadır. Bu tanımdan yola çıkılarak çok
sayıda ekosistem, habitat ve tür barındıran; sahne oldukları kültürel faaliyetlerin
etkilerini ve sonuçlarını yansıtan ve doğal-kültürel ilişkilere yönelik önemli
göstergeler barındıran “Kültürel Peyzajların” peyzaj ekolojisi, peyzaj planlama,
onarımı ve yönetimi çalışmalarının odağına konması gerektiği anlaşılmaktadır
(Aksu, 2021).
212 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi