Page 226 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 3
P. 226

Yüzeysel Akış Riskinin Peyzaj Deseni Çerçevesinde Değerlendirilmesi:
                                   Kastamonu Merkez İlçe Örneği

            2008; COM, 2013). “Avrupa Yeşil Mutabakatı” ile Avrupa Birliği (AB), doğal
            sermayesini  koruyup  geliştirirken,  aynı  zamanda  vatandaşların  sağlığını
            ve refahını, çevre kaynaklı risk ve etkilerden adil ve kapsayıcı bir yaklaşımla
            korumayı da amaçlamaktadır (URL-1).
               Avrupa  Yeşil  Mutabakatı’nın  birincil  hedefi,  “2050  yılına  kadar  Avrupa
            iklimini  ve  emisyon  oranlarını  düzenlemek”  şeklinde  belirlenmiştir.  Bununla
            birlikte “Ekosistemlerin ve Biyolojik Çeşitliliğin Korunması ve İyileştirilmesi”
            ve “Sürdürülebilir ve Akıllı Hareketliliğe Geçişin Hızlandırılması” konuları da
            ana gündem maddesi olarak ortaya konmuştur. Bu hedefler doğrultusunda
            2030 yılına kadar, biyolojik çeşitlilik ve ekosistemlerdeki koruma ve iyileştirme
            çabalarının  üst  seviyelere  taşınması  planlanmıştır.  Natura  2000  programı
            ile  Avrupa’nın  doğal/kültürel  değerler  bakımından  karakteristik  özelliklere
            sahip arazi örtüsü/arazi kullanımlarının %18’ini koruma altına alınmışken, Yeşil
            Mutabakat ile bu kapsamın %30 oranına yükseltilmesi hedeflenmiştir (Avrupa
            Komisyonu, Yeşil Mutabakatı-, 2021).
               Görüldüğü  gibi  “Sürdürülebilir  Kalkınma”  kavramı,  stratejik  olarak
            uluslararası düzeyde ortak bir sorun haline gelen ve ortak çözümler bulmak
            üzere  adımlar  atılan,  disiplinler  arası  bir  boyut  kazanmıştır.  Bu  nedenle,
            özellikle  yerel  düzeyden  başlamak  üzere  uluslararası  düzeye  kadar,  peyzaj
            planlamasının da temel taşlarından biri haline gelmiştir.
               Biyosistem düzeyi basamaklarına göre peyzaj, küresel ölçekte etki alanına
            sahip  olan  biyomlar  ile  canlı  ve  cansız  varlıkların  sistematik  bir  etkileşim
            halinde bulunduğu ekosistemler arasında konumlandırılan ve içerisinde birçok
            ekosistem barındıran bir yapıya sahiptir (Odum ve Barrett, 2008). Böylesine
            kritik bir konumda yer alması, peyzaj kavramının çevre bilimi ve şehir planlama
            disiplinleri ile doğrudan ilişkili, karmaşık ve hiyerarşik bir sistem ağı içerisinde
            algılanmasını,    aynı  paralelde,  şehir  ve  bölge  planlama  çalışmalarına  yön
            veren temel belirleyici olarak kabul edilmesini gerektirmektedir (Aksu, 2020;
            Oğurlu ve Suri, 2021). İçerisinde canlı-cansız çok sayıda bileşeni ve bunların
            etkileşimini  barındıran,  kompleks  ve  fonksiyonel  bir  yapı  oluşturan  peyzaj,
            uzayda mekansal anlamda bir düzenlenişe sahiptir ve bu özelliğiyle bir motif
            (patern)  oluşturur.  Peyzaj  deseni  olarak  tanımlanan  bu  yapı;  suyun,  besin
            maddelerinin, hayvanların, rüzgârın ve insanların çevre içerisindeki akışlarını
            ve hareketliliklerini ortaya koyan hayati bir gösterge olarak peyzaj ekolojisinde
            önemli bir konuma sahiptir (Forman ve Godron, 1986; Forman, 1995).
               Kent ekolojisi araştırmaları, insanların yoğunlaştığı alanlarda, organizmaların,
            yapılı ve fiziki çevrenin etkileşimlerine odaklanmaktadır. Organizmalar bitkiler,
            hayvanlar ve mikroorganizmalardan; yapılı çevre binalardan, yollardan ve diğer
            kültürel yapılardan meydana gelmektedir. Fiziki çevre ise başta hava, su ve



                                                                  Yıl 2 / Sayı 3 / Ocak 2023  211
   221   222   223   224   225   226   227   228   229   230   231