Page 184 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 3
P. 184

Çevre Tarihi Perspektifinden Sürdürülebilir Su Yönetiminde
                                  Örnek Medeniyet: Osmanlı Devleti

               Şehremini’nin  onayına  sunulmuş  ve  uygun  görüldüğü  takdirde  hayata
            geçirilmiştir. Uygulanan bu sisteme, 1847 yılında Halkalı ve Kırkçeşme suyolları
            güzergâhının belirlenmesi örnek olarak gösterilebilir. Su güzergâhı projesinin
            dönemin tarihi önemli yapılarından olan Darülfünun binasının temellerine denk
            gelmesi ve yapıya zarar verebilme ihtimali dolayısıyla değiştirilmesi istenmiştir.
            Bir başka örnek ise, günümüzde de hala önemini koruyan tarihi yapılardan
            biri olan Ayasofya örneğinde yaşanmıştır. Ayasofya Camii etrafında yapımına
            müsaade  edilen  su  terazisi,  Mimarbaşı  tarafından  yürütülen  denetimler
            sonucunda, cami duvarını nemlendirerek rutubete sebep olabileceği gerekçesi
            ile tarihi dokunun korunması adına karardan vazgeçilmesi istenmiştir. Titizlikle
            yürütülen bu denetimler sonucunda Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’un
            fethi ile birlikte kazandırdığı ve fethin sembol yapılarından biri olan Ayasofya
            Camii’nin  mimari  dokusunda  oluşabilecek  zarar  önlenmiştir  (Öztürk,  2007).
            Bahsedilen örneklerde de görüldüğü üzere Osmanlı Devleti’nde tarihi yapılar
            için  gösterilen  hassasiyet,  şehrin  mimari  dokusunun  korunması  ve  çevreye
            zarar  teşkil  etmeden  de  suyun  temin  edilebilirliğini  göstermektedir.  Ayrıca
            dönemin  feraset  sahibi  Mimarbaşı’nın  görevini  hakkıyla  yerine  getirmesi
            dolayısıyla Ayasofya gibi önemli bir yapının günümüze kadar ulaşmasına katkı
            sağlanmıştır. Bu yaklaşım ile tarihi eserlerin korunması bugüne ilham niteliği
            taşımaktadır.

               Osmanlı Vakıf Suları
                Toplumda yardımlaşma duygusunun açığa çıkarıldığı, yoksulluğu ortadan
            kaldıran farklı amaçlarla çeşitli hizmetler sunan vakıflar, Osmanlı topraklarında
            şüphesiz  önemli  bir  yere  sahip  olmuştur.  Bilhassa  inanç  gereği  suyun
            ulaştırılmasını hayır amaçlı gören bir toplum olmasından kaynaklı çok sayıda su
            hizmeti sunan vakıflar bulunmaktadır. Bu çerçevede Osmanlı Devleti’nin kuruluş
            padişahlarından olan Orhan Gazi Dönemi’nde faaliyetlerini aktif olarak yerine
            getirmeye başlayan vakıflar, Bursa’nın fethi sonrasında künkler yardımı ile şehre
            suyun temin edilmesinde hizmetlerde bulunmuşlardır. Yürütülen çalışmalarda
            inancı  gereği  “akan  su  temizdir”  yaklaşımını  benimseyen  Osmanlı  Devleti,
            Bizans su yapılarında tercih edilen durgun su anlayışının getirdiği sarnıçlardan
            daha çok, akan suları tercih etmiştir (Sağır, 2016). Bu anlayış doğrultusunda
            kurulan vakıflar ile mahallelerde bulunan suların devamlı olarak çeşmelerden
            akması için gereken özen gösterilmiştir (Şensoy, 2005). Bu hassasiyet ile yapılan
            şadırvanlar, çeşmeler, sebiller, hamamlar, havuzlar, bentler vb. pek çok yapı
            günümüze kadar ulaşabilmiştir (Eroğlu, 2000).
               Osmanlı’nın kuruluşundan itibaren aktif bir rol üstlenen vakıflar, elde ettiği
            tecrübeler ve köklü bilgi birikimi ile döneminde ilk defa karşılaşılan bir misyon
            yüklenmişlerdir. Bu çerçevede yardımlaşma amacıyla hizmet veren vakıflardan,




                                                                  Yıl 2 / Sayı 3 / Ocak 2023  169
   179   180   181   182   183   184   185   186   187   188   189