Page 36 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 36

Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Çalışmalarının Paris Anlaşması Taahhütleri ve
                        Net Sıfır Emisyon 2053 Hedefleri Bakımından Değerlendirilmesi

            artırılması,  sürdürülebilir  tarım  tekniklerinin  yaygınlaştırılması  ve  toprak
            koruma stratejilerinin geliştirilmesi gibi önlemler, Türkiye’nin iklim hedeflerine
            ulaşmasında merkezi bir rol oynamaktadır (Ulucan Şahin, 2021).
               Bu  çalışma  kapsamında,  Türkiye’nin  çölleşme  ve  erozyonla  mücadele
            stratejilerinin,  Paris  İklim  Anlaşması  taahhütleri  ve  2053  net  sıfır  emisyon
            hedefleri  doğrultusunda  değerlendirilmesi  amaçlanmaktadır.  Bu  bağlamda,
            sürdürülebilir arazi yönetimi, ekosistemlerin korunması ve doğal kaynakların
            verimli  kullanımı  gibi  temel  yaklaşımlar  ele  alınarak,  iklim  değişikliğiyle
            uyum  politikalarına  katkıları  incelenmiştir.  Ayrıca,  çölleşme  ve  erozyonun
            sosyo-ekonomik  etkileri  ve  yerel  toplulukların  sürece  katılımı  göz  önünde
            bulundurularak,  Türkiye’nin  sürdürülebilir  kalkınma  hedeflerine  yönelik
            çabaları değerlendirilmiştir.


               2. Türkiye’deki Çölleşme ve Erozyonla Mücadele

               Türkiye, coğrafi yapısı, iklimi ve topografyası nedeniyle erozyon, çölleşme
            ve  arazi  tahribatına  karşı  oldukça  hassas  bir  ülke  konumundadır.  Özellikle
            iklim değişikliği ve insan faaliyetleriyle birlikte, bu sorunların etkileri giderek
            artmaktadır.  Yanlış  arazi  kullanımları,  tarım,  orman  ve  mera  alanlarındaki
            tahribatı hızlandırmakta; biyolojik çeşitlilik kaybına ve verimli tarım alanlarının
            amaç dışı kullanımına yol açmaktadır. Bu durum, doğal kaynaklara bağımlı olan
            ve  özellikle  kırsal  kesimlerde  yaşayan  nüfusun,  özellikle  kadınlar  ve  gençler
            üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır (ÇEM, 2024a).
               Türkiye topraklarının yaklaşık %18’i düşük, %50,9’u orta ve %22,5’i yüksek
            hassasiyet grubunda yer almaktadır. Ülkede, Konya gibi kurak ve mikroklima
            özellikleri  taşıyan  bölgeler,  çölleşme  açısından  kritik  noktalarımızdandır.
            Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık ve Urfa-Ceylanpınar, çölleşmeye karşı en yüksek
            hassasiyet gösteren bölgeler olarak öne çıkarken; Tuz Gölü havzası, Ereğli-
            Karaman bölgesi, Urfa-Ceylanpınar-Mardin-Batman hattı ve Eskişehir çevresi
            ise orta ve yüksek hassasiyet gruplarına dahil olmaktadır. Karadeniz Bölgesi
            ise  bol  yağış,  nem  ve  bitki  örtüsü  sayesinde  en  düşük  hassasiyet  sınıfında
            yer almaktadır (ÇEM, 2024b). Bununla birlikte, Türkiye’de erozyonun en çok
            görüldüğü  arazi  kullanım  türleri,  eğimli  alanlar,  tarım  arazileri,  ve  orman
            arazileridir.  Özellikle  tarıma  uygun  olmayan,  fazla  eğimli  arazilerde  erozyon
            riski yüksektir. Türkiye topraklarının %49,5’inde eğim %20 ve üzeridir, bu da
            erozyon  riskini  artıran  başlıca  unsurlardan  biridir.  Erozyon  şiddetine  göre
            dağılımda, tarım yapılan ve orman örtüsü zayıf olan arazilerde daha şiddetli
            erozyon gözlemlenmektedir (Balabanlı vd., 2005).
               Türkiye’de toprak kaybının boyutları oldukça ciddidir. Üst toprak katmanının
            1 cm’si 100 ila 400 yıl arasında oluşurken, tarım arazilerinde yanlış uygulamalar
            nedeniyle erozyon doğal erozyona göre 100 ila 1000 kat daha fazla toprak


                                                                              35
                                                                      Özel Sayı / 2024
   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41