Page 204 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 6
P. 204
Uluslararası ve Ulusal Mahkeme Kararları Işığında İklim
İçtihadının Gelişimi
Bu yaklaşımların ele alınmasıyla literatüre yeni hak anlayışları ve kavram-
lar kazandırılmakta olup bunun öncülüğünü ve iklim hukukunun çerçevesini
de uyuşmazlıklar neticesinde verilen kararlar çizmektedir. Bugüne kadar dava
konusu olmuş dava türlerinin yanı sıra iklim değişikliğine ilişkin daha fazla ve
daha çeşitli davalar ile karşılaşılacaktır. Kayıp ve zarar, iklim göçü, topraksız ka-
lan milletlerin vatandaşlık problemleri gibi geçmiş ve gelecek nesillerin fiziki,
sosyoekonomik, kültürel ve hukuksal varlıklarını sürdürmeleri noktasında daha
çok uyuşmazlık ile karşılaşılacaktır.
Mahkemeler uyuşmazlıkların çözümünde, iklim değişikliğini hak temelli yak-
laşımla ele alma eğilimindedirler. Bu yaklaşım neticesinde iklim değişikliği ana
ekseninde ortaya çıkan ve korunması gereken insan haklarının, hayvan hakla-
rının veya doğaya ilişkin tüm hakların çerçevesi belirlenmekte ve içeriği anlam
kazanmaktadır.
Çalışmada incelenen kararlarda iklim değişikliği konulu uyuşmazlıkların
arttığı görülmektedir. Hem konu bazında hem de usul açısından birçok emsal
karar verilmektedir. Uyuşmazlıklarının sayısının artmasında iklim değişikliği
nedeniyle ortaya çıkan zararların hissedilebilir olması ve maliyetlerinin somut
hâle gelmesi, farkındalığın artması, salgın hastalıkların artması ve uluslararası
yükümlülüklerin belirlenmesi sebeplerini sayabiliriz (Sancakdar, 2023: 124).
Mevcut ve gelecekteki nesillerin haklarının korunması hem devletler açısın-
dan hem de özel şirketler açısından da değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.
İklim değişikliği mevzusunun küresel ölçekte ele alınması gereğinin yanı sıra
sadece kamu otoritelerinin değil özel sektörün de bu konudaki çabalarının
önemi üzerinde durulmaktadır.
Dava konusu edilen faaliyetlerin doğrudan kapsam 1 emisyonları ile sınırlı
olmadığı kapsam 3 emisyonları da dahil tüm bileşenlerin daha güçlü bir iklim
eyleminde rol oynaması gerektiği dava kararlarıyla da ortaya konulmaktadır.
Bunun yanı sıra her geçen gün daha azimli hedeflerin belirlenmesi yönünde
yeni davalar da açılmaktadır.
(Taslak metin için bkz. https://assembly.coe.int/nw/xml/XRef/Xref-XML2HTML-en.asp?filei-
d=17777&lang=en (ET:20.05.2024)). Avrupa Konseyi bünyesinde çalışmalar yürüten Sosyal İşler,
Sağlık ve Sürdürülebilir Kalkınma Komitesi (AS/SOC) ise, ek protokol hazırlığı kapsamında 1 Eylül
2021’de bir taslak hazırlayarak kamuoyu ile paylaşmıştır (Rapor metni için bkz. https://pace.coe.
int/en/files/29409/html (ET:20.05.2024)). Ardından 8 Ekim 2021’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Konseyi bir bildiri yayınlayarak temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşamayı bir insan hakkı
olarak tanımıştır (https://documents.un.org/doc/undoc/ltd/g21/270/15/pdf/g2127015.pdf?to-
ken=2ia2xRODtXa71fAg6r&fe=true (ET: 20.05.2024)). Bu gelişim sürecini takiben son olarak 27
Eylül 2022’de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 46 üye ülkeye yönelik olarak ulusal düzeyde
temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir çevre hakkını bir insan hakkı olarak tanımayı aktif olarak düşünme
konusunda tavsiye kararı almıştır. Konu hakkında BM ve Avrupa Konsey nezdinde toplantılar ve
çalıştaylar devam etmektedir (Tögel, 2022: 34).
Yıl 3 / Sayı 6 / Aralık 2024 203