Page 319 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 319

Dilara Yılmaz - Sevgi Öztürk

               Giriş


               Kentsel  ısınma  ve  küresel  ısınmanın  etkileri  kentlerin  iklim  değişikliğine
            uyum sürecinde en büyük zorluklardan biri haline gelmektedir (Parker, 2004;
            Patz  vd.,  2005;  Georgescu  vd.,  2014;  Sun  vd.,  2016).  Günümüzde  dünya
            nüfusunun  yaklaşık  %  55’i  kentlerde  yaşamaktadır.  2050  yılına  gelindiğinde
            ise  bu  oranın  yaklaşık  %70’lere  ulaşması  beklenmektedir  (UNDESA,  2023;
            WHO,2023). Kentleşme ve kentlileşme eğiliminin artarak devam edeceği göz
            önüne  alındığında,  kentleşme  sürecinin  iklim  sistemi  üzerindeki  baskısının
            artmasının büyük bir sorun olarak karşımıza çıkacağı öngörüsü de en büyük
            endişe kaynaklarından biridir. Bu durum kentsel alanları Dünya kara yüzeyinin
            önemli bir bileşeni haline getirmektedir (Parker, 2004; Sun vd., 2016; Lee ve
            Kim, 2016; Sun vd., 2019; IPCC, 2022).
               Kentler  sürekli  bir  değişim  ve  dönüşüm  süreci  içerisinde  olarak,  sosyal,
            kültürel  ve  ekonomik  gelişmenin  temel  birimi  olmaya  devam  etmektedir.
            Kırsal  alanlara  oranla  eğitim,  istihdam  ve  yaşam  kalitesi  açısından  daha
            fazla  fırsat  sundukları  için  ekonomik  kalkınma  açısından  önemli  bir  rol
            oynamaktadır. Günümüz kentlerinde bu durum nüfus artışı, ekonomik, sosyal
            ve  çevresel  sorunları  da  beraberinde  getirmektedir.  Bu  noktada  kentlerde
            sıklıkla  mikroklimatik  bir  çevresel  sorun  olarak  kentsel  ısı  adası  oluşumu
            gözlemlenmektedir (Nakata ve Souza, 2013; Allegrini vd., 2015; Canan, 2017).
            İnsan kaynaklı faaliyetler sonucunda üretilen karbon emisyonlarının potansiyel
            yıkıcı  sonuçlarla  dünya  çapında  iklimi  etkilediği  bilinmektedir  (Hornsey  ve
            Fielding, 2020). Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından 2022
            yılında yayınlanan 6. Değerlendirme Raporu’na göre de halihazırda atmosferde
            bulunan  sera  gazları  ve  mevcuttaki  emisyon  eğilimlerinin  2040  yılına  kadar
            günümüzden daha şiddetli olaylara neden olacağı tahmin edilmektedir. Karbon
            emisyonunun artması gibi insan kaynaklı nedenlerden meydana gelen iklim
            değişikliği, Yerküre’nin enerji bütçesinin veya enerji dengesinin değişmesine,
            doğal  fiziki  coğrafyanın  bozulmasına,  yeryüzü  albedosunun  farklılaşmasına
            ve bunun sonucunda da kentlerin ormansızlaşması gibi bölgesel ve küresel
            ölçekte önemli değişikliklere neden olmaktadır (IPCC, 2022; Türkeş, 2022).
               Aynı  zamanda  kentlerde  bulunan  yüksek  katlı  binalar,  binaların  yerleşim
            biçimleri,  bina  yüzeylerinde  kullanılan  malzemeler  ısı  dağılımını  etkileyerek,
            kentleşmenin neden olduğu ve kent iklimini olumsuz yönde etkileyen en önemli
            çevresel sorunlardır. Kentleşme süreci bitki örtüsü, su kütleleri ve tarım arazileri
            gibi doğal peyzaj alanlarının geçirimsiz yüzeylere ve kentsel altyapı alanlarına
            dönüşmesine  neden  olmaktadır.  Bu  dönüşüm,  bitki  örtüsü  sayesinde  elde
            edilen terleme ve buharlaşma döngüsünün azalmasına neden olarak, güneş
            radyasyonu emilimini artırmaktadır. Bu durum ise yerel ve bölgesel ölçekte iklimi
            etkileyerek kentsel ve kırsal alanlarda sıcaklık farkı oluşması olarak ifade edilen



            304 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   314   315   316   317   318   319   320   321   322   323   324