Page 247 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 247
Ahmet Yakut - Barış Binici
• Ülkemizde kullanılan hazır beton miktarı incelendiğinde 2000 sonrası
kırsal bölgeler hariç hemen her ilde hazır beton kullanıldığı söylenebilir.
Hazır beton santralleri hiçbir sektörde bulunmayan bir yöntem ile
çalışmaktadır. Sattıkları ürününün nihai özelliğini sertleşmeden
bilemediklerinden aslında dayanımı bilinmeyen bir ürün satmaktadırlar.
Bu sebeple tüm santraller ayakta kalabilmek için beton sevkiyatı öncesi
test yapmak ve belli bir kaliteyi öngörme zorunluğundadır. Bu durum
onları aslında daima güvenli tarafta oynamaya itmektedir. Dolayısıyla,
hazır beton üreten tesislerin olası beton kalitesinin bazı istisnalar dışında
genel olarak belli bir standartta olduğu söylenebilir.
• 2000 öncesi yapılarda ise belki de en büyük sorun beton dayanımındaki
yetersizliktir. Dayanımı tasarım dayanımının yarısı olarak yerleştirilen
bir beton aslında düşey elemanlardaki eksenel yük oranının belirgin
miktarda artmasına neden olur. Bu sebeple binalarda oluşan hasarı
açıklarken 2000 öncesi yapılarda beton dayanımının etken olduğu
ancak sonrası yapılarda daha az etken olduğu söylenebilir. 2000 yılı
öncesi inşa edilen yapılardaki ortalama beton dayanımının yaklaşık 9
MPa olduğu söylenmektedir (Yakut 2004).
• Bir binanın yapım kalitesi deprem performansını önemli ölçüde
etkilemektedir. Binanın taşıyıcılığını belirleyen ana unsurlar sıva, boya,
kaplama gibi örtüler ile giydirildiğinden ve bu nedenle dışarıdan
bakıldığında anlaşılamadığından her tür kalite yetersizliği aslında gizli
kalabilmektedir. Yerleştirme esnasında kolaylık için su katılması beton
dayanımını düşürmekte, iyi sıkıştırılmayan beton ayrışmakta, özensiz
bağlanan donatılar istenen dayanım ve esnekliği sağlayamamaktadır.
Üretim fabrikaya alınmadığı sürece ülkemizde kalite sahada
yakalanamamaktadır. Sonuç olarak projelendirme, malzeme temini,
inşa aşamalarında kaliteyi talep etmeyen, yapısal kalite için para
harcamak istemeyen bir sistem mevcuttur. Bu sistemin ise gözlenen
ağır hasarlarda rolü bulunmaktadır.
232 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi