Page 85 - Çevre, Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 1
P. 85
Ayşe Sever Akdağ - Gülen Güllü
Sanayide KYKD’nin Önemi
Küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlayan senaryolarda, günümüzde yıllık 8 Gt
olan sanayi kaynaklı CO salımlarının, 2050’de 2010 yılına göre yaklaşık %65-
2
90 (çeyrekler arası aralık) daha düşük olması gerektiği tahmin edilmektedir.
COP 26 kapsamında, Avusturya ve Avustralya’nın ortaklaşa liderlik edeceği
“net sıfır” endüstriler misyonu ile sanayi CO salımlarının yaklaşık %70'inden
2
sorumlu olan demir çelik, çimento ve kimya gibi ağır sanayi olarak isimlendirilen
endüstrilerden, 2050 yılına kadar yaklaşık 60 Gt CO salımının önlenerek,
2
“net sıfır” salım hedefine katkıda bulunmaları beklenmektedir. Enerji ve
süreç verimliliği ya da yenilenebilir enerji seçenekleri ile bu salım azaltımını
sağlayabilmek mümkün görünmemektedir. Bu ancak, elektrifikasyon, hidrojen,
sürdürülebilir biyo-tabanlı hammaddeler, ürün ikamesi ve karbon yakalama,
kullanım ve depolama dahil olmak üzere yeni ve mevcut teknolojilerin
kombinasyonları ile sağlanabilir (IPCC, 2018).
Ağır sanayi tesislerinde, aşırı yüksek sıcaklıklara ulaşma gerekliliğinden dolayı
fosil yakıtlara alternatif üretmek (elektirifikasyon gibi) hem çok pahalıdır hem
de pratik değildir. Ayrıca, bu sektörlerden kaynaklı CO salımlarının bir kısmı,
2
hammaddelerin işlenmesinden kaynaklı kaçınılmaz olan işleme salımlarıdır. Ek
olarak, ağır endüstrilerdeki tesislerin genellikle 30-40 yıl kadar uzun bir ömrü
vardır. Alternatif teknolojilere geçmek için, onları erken emekli etmek çok
büyük maliyetlere yol açacaktır. Bu sebeple, bu sektörlerde hâlihazırda var olan
tesislere çok fazla revizyon ihtiyacı duymayan KYKD teknolojilerini eklemek,
küresel “net sıfır” salıma ulaşmada büyük önem arz eder (IEA, 2020b).
Bu noktada, küresel CO salımlarının yaklaşık 8%’ini kapsayan çimento
2
sektörü önemli bir örnektir. Dünyada, her yıl 4 milyar tondan fazla çimento
üretilmektedir ve üretilen ton çimento başına yaklaşık 800 kilogram CO
2
salınmaktadır. Bunun, gezegendeki her insanın yıllık ortalama salımının beşte
birine denk geldiğini söyleyebiliriz. Çimento üretimi kısaca; hammadde
olarak kullanılan kireçtaşının, kimyasal tepkimeler ile diğer minerallerle
birleştirilip yeni bir kaya benzeri mineral meydana getirilmesi ve öğütülerek
çimento olarak adlandırdığımız ince bir toza dönüştürülmesidir. Bu kimyasal
reaksiyonların gerçekleşmesi için çok yüksek sıcaklıklarda - 1400°C’ye kadar
- ısı gerekmektedir. Bunun için, çimento fırınlarının alt ucunda kömür, petrol
veya doğal gazın hassas bir şekilde kontrollü yakılmasıyla üretilen kükreyen
alev patlamasına ihtiyaç vardır. Çimento sektöründe salımların yaklaşık %35’i,
hammadenin işte bu aleve doğrudan maruz kalmasını sağlamak için döner
fırınlarda yakılan fosil yakıtlardan kaynaklıdır. SGS’lerin yaklaşık %65’i ise
hammadde olarak kullanılan ve esas olarak kalsiyum karbonattan oluşan kireç
taşının doğasından gelir. Kalsiyum karbonat (CaCO ) çimento fırınında 1.100°C
3
civarı bir sıcaklıkta kalsiyum oksit (CaO) ve karbondioksit’e (CO ) ayrışır. CaO,
2
bahsedilen kimyasal tepkimelere girerek nihai çimento ürününü ortaya
70 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi