Page 61 - Çevre, Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 1
P. 61

Çiğdem Tuğaç



            durumunun; çevresel, ekonomik ve sosyal bağlamlarda önemle ele alınması
            gereklidir. Çünkü şehirler gelişmenin motorudurlar. Ülkeden ülkeye değişmekle
            birlikte  bir  ülkenin  GSYİH’nın  yaklaşık  %80’i  şehirlerde  gerçekleştirilen
            faaliyetler sonucunda üretilmektedir. Dolayısıyla şehirler, ekonomik gelişmeyi,
            geleceğin toplumlarını ve ekosisteminin kapasitesini belirleyen yerlerdir. Bu
            bakımdan iklim değişikliğinin şehirler üzerindeki en önemli etkilerinden birinin,
            biyoçeşitlilik ve doğal kaynak kayıplarına bağlı olarak ekonomik faaliyetlere
            ilişkin kayıplar olduğu görülmektedir (WEF, 2022b: 6, 10).
               İklim  değişikliğinin  göstergelerinden  biri  küresel  düzeyde  rapor  edilen
            sıcaklık  artışlarıdır  (Stone  vd.,  2012:  264).  Bu  kapsamda  örneğin  geçtiğimiz
            yedi yıl, kaydedilen en sıcak yıllar olarak kayıtlara geçmiştir. Bu durum yeni
            iklim  normallerini  ortaya  çıkarmaktadır  (Carrington,  2022).  IPCC’nin  6.
            Değerlendirme  Raporu  1.  Çalışma  Grubu  Raporu’nda  da  vurgulandığı  gibi
            önümüzdeki süreçte iklim değişikliği etkilerini daha hızlı, daha yaygın ve daha
            şiddetli biçimde gösterecektir (IPCC, 2021).
               İklim değişikliğiyle ilişkili aşırı hava olayları ve afetlerde son yıllarda tespit
            edilen  değişim  bunun  temel  göstergesidir.  Son  20  yılda  afetlerin  yapısı
            değişiklik  göstermiştir.  BM  rakamlarına  göre  %90’a  yakın  bir  bölümü  iklim
            değişikliği ile ilişkilidir ve şiddeti, sayı ve sıklığı artmaktadır (UNDRR ve CRED,
            2020: 8). İklim değişikliğinin şiddetlendirdiği aşırı hava olaylarının hâlihazırda
            şehirlerde önemli can ve mal kayıplarına neden olduğu görülmektedir. İklim
            ile ilişkili aşırı hava olayları arasında seller, dünya çapında 1600 şehirde 300
            binden fazla kişiyi etkileyen ve en yaygın olarak görülen afet türüdür. 2019
            yılında sel ve taşkınlar küresel çapta yaklaşık 46 milyar dolarlık ekonomik kayba
            ve 4500 kişinin ölümüne neden olmuştur. Dünya Bankası’nın rakamlarına göre
            küresel  çapta  1,47  milyar  kişi  sel  ile  ilişkili  ekonomik  kayıplara  ve  ölümlere
            karşı oldukça kırılgan bölgelerde yaşamaktadır ve bunların 600 milyon kadarı
            yoksulluk sınırının altındadır (WEF, 2022b: 10).
               İklim değişikliğiyle beraber değişen sıcaklık ve yağış deseni ve buzulların
            erimesi gibi etkiler nedeniyle özellikle kıyı bölgelerinde bulunan şehirler önemli
            risk altındadır ve önemle ele alınmalıdırlar. Çünkü deniz seviyesindeki yükselme
            veya aşırı yağışlar sonucunda sel ve taşkın riskiyle karşı karşıya kalmaktadırlar
            (Kumar,  2021).  Dünya  nüfusunun  %10’unun  deniz  seviyesinden  yalnızca
            10  metre  yüksekliğe  kadar  olan  kıyı  bölgelerinde  yaşadığı  görülmektedir.
            Küresel nüfusun %40’ı ise kıyıdan itibaren 100 km mesafedeki yerleşimlerde
            bulunmaktadır (Lazer vd., 2019; UN, 2017). 2050 yılında 800 milyondan fazla
            insanın şehirlerde deniz seviyesindeki artıştan ve kıyı taşkınlarından etkilenmesi
            beklenmektedir (Boland vd., 2021: 6). Bu kapsamda megaşehirler için de önemli
            riskler söz konusudur. Megaşehirler, nüfusu 10 milyon ve üstü olan şehirlerdir
            ve BM rakamlarına göre 2018 yılında 33 olan megaşehir sayısının 2050 yılında



            46  Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66