Page 290 - Çevre Şehir İklim - Sayı 2
P. 290
Türkiye’nin Kıyı İllerinin CBS ile Hasargörebilirliğinin Değerlendirilmesi
1. Hasargörebilirlik ve Kıyılar
Hasargörebilirlik; bir sistemin bir tehlikenin olumsuz etkilerine karşı duyarlı
olma ve bununla baş edememe derecesi olarak tanımlanmaktadır (Sahin, 2014;
Cutter, 1996: 529-539). Hasargörebilirlik araştırmacıları, hasargörebilirliğin
belirlenmesi için gösterge ve ölçütler geliştirerek karmaşık modelleme
yaklaşımları geliştirmektedir (Adger, 2006: 268-21). Göstergeleri ve ölçütleri
kullanmak aynı zamanda niteliksel olanı niceliksel alana uyarlamanın yollarıdır
(Yu-Xue-Yin, 2014, 89-104). Hasargörebilirlik göstergeleri, zaman ve mekandaki
hasargörebilirliği belirlemek ve izlemek, hasargörebilirliğin altında yatan
süreçler hakkında bir anlayış geliştirmek, hasargörebilirliği azaltmaya yönelik
stratejiler geliştirmek ve bu stratejilerin etkinliğini belirlemek için oldukça
yararlı araçlardır (Rygel- O’sullivan- Yarnal, 2006: 741-764). Hasargörebilirlik
çalışmalarındaki ortak temalar, hasargörebilirliğin; sosyal-ekolojik bir bakış
açısı olarak incelenmesinin önemine, mekânsal bir çalışmanın gerekliliğine,
bir insan eşitliği sorunu olarak değerlendirilmesine işaret etmektedir (Adger,
2006; Bevacqua- Zhang, 2018: 19-29; Cutter, 2003: 242-261).
Güncel hasargörebilirlik çalışmaları, hasargörebilirliğin mekânsal dağılımının
daha ayrıntılı sonuçlarını oluşturmak için geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.
Böylece artan ekonomik verimlilik ile hedefli yönetim stratejilerine olanak
ssağlanmaktadır. Kıyı hasargörebilirliğini inceleyen modern literatür, doğası
gereği kapsamlıdır ve sosyal, fiziksel ve ekolojik parametreleri aynı anda
dikkate alır (Cutter, 2003: 242-261; Cooper, 1998).
Kıyı hasargörebilirliği ile ilgili çalışmalarda veri işleme, analiz ve görselleştirme
için standart araç olarak CBS kullanılmaktadır. Çünkü CBS; hasargörebilirliğin tespiti
için tehlikelerin ve hassas popülasyonların mekânsal dağılımının belirlenmesi,
daha kapsamlı bilgi üretilmesi ve daha karmaşık analizlerin gerçekleştirilmesini
sağlaması açısından son derece gereklidir (Cutter, 200: 713-77).
Kıyı illerinin karşı karşıya olduğu iklim ve antropojenik riskler arasında deniz
seviyesinin yükselmesi, yüksek yoğunluklu hava olayları, bozulmuş ekosistemler
ve azalan balık popülasyonları gelmektedir. Daha şiddetli kuraklıklar tarımsal
faaliyetleri tehdit etmekte, kıyı illerine göçü arttırmakta ve bu gıda güvenliğine
zarar vermektedir. Kıyı bölgelerine göç ve devam eden kıyı gelişimi gibi eğilimler
sürdürülebilir bir şekilde yönetilmezse kıyı illerinin hasargörebilirliği daha da
artacaktır. Ayrıca, yoksulluk ve plansız yapılaşma gibi demografik ve sosyo-
ekonomik faktörler, belirli nüfusları ve yerleri deniz seviyesinin yükselmesi ve sel
gibi kıyı iklimi olaylarına karşı daha savunmasız hale getirecektir. Bu sebeple; karar
vericilerin kıyı kentlerinin dirençliliğini arttırmak için hasargörebilirlik düzeyini
belirlemeleri gerekmektedir (www.stimson.org, Erişim Tarihi: 03.06.2022).
Kıyı illeri genellikle ekonomik kalkınmanın bel kemiğidir ve ulusal ekonomide
çok önemli bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, kıyı illeri bu durumla başa
Yıl 1 / Sayı 2 / Temmuz 2022 276