Page 77 - Çevre ve Şehir - Sayı 5
P. 77

Köln’den Maraş’a giden mektuplarda
            şunlar yazmıyor muydu “Memleket
            hasreti bir dağ gibi oturdu yüreğime,
            her akşam çaresizlik ve kimsesizlik
            omuzlarıma Meyrik türküyle yerleşi-
            yor. Kaşık salladığımız çorbanın adı
            tarhanadır da tadı bizim oradakilere
            hiç benzemez, böldüğümüz ekmek
            aynı buğdaydandır ama odun ateşi
            kokmaz, içtiğimiz su bile diziliyor bo-
            ğazımıza…”                                      Kim bilir pazar gezmelerinde nasıl da eğdiler
                                                              başlarını bir anda kilise çanları çalmaya
            Gurbet kelimesi başlı başına acının,               başladığında. Ezanı teypten dinleyen,
            özlemin, gözyaşının, kahrın mayasıdır.           bayrağını cüzdanında taşıyanların türküsü
            Bir  şehri  özlemenin  en  büyük  ve  en       değil miydi “Garip kaldım yüreğime dert oldu,
            ince sızısıdır. İster başında başka bay-            ellerin vatanı bana yurt oldu.” diyen.
            rak  dalgalansın  ister  başında  başka
            kuşlar ötsün. Ülkene üç bin kilometre
            uzakta Almanya’da da olsan köyüne
            300 kilometre uzakta Ankara’da da ol-
            san bir kere ayrı düştün mü memleke-
            tinden, bir yanın hep yıkık kalır. Hele
            ardında seni bekleyen bir eş ya da bir
            ana baba varsa o zaman senden daha               Kaşık salladığımız çorbanın adı tarhanadır
            dumanlı dağ, senden daha kırılgan dal
            olmaz.                                            da tadı bizim oradakilere hiç benzemez,
                                                              böldüğümüz ekmek aynı buğdaydandır
                                                              ama odun ateşi kokmaz, içtiğimiz su bile
                                                                        diziliyor boğazımıza.










                                                           Bir annenin kolları gibi bizi sarıp sarmalayan
                                                                 sokaklarını, bir babanın omzu gibi
                                                           yaslandığımız duvarlarını, bir ihtiyarın gülüşü
                                                           gibi sessiz ve sakin mahallelerini, bir çocuğun
                                                            hayalleri gibi ışıklı ve istekli caddelerini, bir
                                                          dostun vefası gibi geniş ve cömert meydanlarını
                                                              terk etmedik mi daha iyi bir kariyer için?

















                                                                                                      ÇEVRE VE ŞEHİR OCAK 2020 75
   72   73   74   75   76   77   78   79   80