Page 76 - Çevre ve Şehir - Sayı 5
P. 76

Ş
















































                                              Hiç unutmadın, unutamadın memleketini,   Gurbette de beterin beteri vardır. Bunu sa-
                                              nereye gitsen dirsekleri yamalı bir ceket   dece doğup büyüdüğü şehri değil, koskoca
                                              gibi gezdirdin onu kollarında. Ne zaman ka-  bir ülkeyi geride bırakmak zorunda kalan-
                                              labalığa karışsan ya da ne zaman tenhada   lar bilir. Yüz binlerce Türk, on yıllar boyunca
                                              kalsan, yandı için memleket özlemiyle. Zari-  Sirkeci Garı’ndan üç beş eşya ile doldura-
                                              foğlu, insanın en büyük imtihanı memleket   bildikleri tahta bavullarıyla içini peksimet-
                                              hasretidir diyordu ya o zaman biz de yine   le, tarhanayla, biraz da unla doldurdukları
                                              onun başka bir ifadesini tekrarlayalım “Ate-  çıkınlarıyla, gözyaşlarıyla ıslattıkları yazma-
                                              şe hakiki bir çay koyup şehri unutanlardan   larıyla, acıdan eğip büktükleri sekiz köşe
                                              olalım.”                          kasketleriyle Avrupa’ya gitmediler mi?

                                              Daha iyi bir gelir için terk etmedik mi mem-  Alman fabrikalarında 1960’lardan sonra
                                              leketlerimizi bir tren istasyonunda, bir oto-  üretilen her motor dişlisinde emin olun bir
                                              büs peronunda ya da il sınırı tabelasının   Türk’ün alın terinden çok gözyaşları vardı.
                                              ardında. Bir annenin kolları gibi bizi sarıp   Anahtarlarla cıvataları sıkarken ellerini acı-
                                              sarmalayan sokaklarını, bir babanın omzu   tan nasırları değil memleket hasretleriydi.
                                              gibi yaslandığımız duvarlarını, bir ihtiyarın   Daha birkaç yıl önce sonbaharda bahçe-
                                              gülüşü gibi sessiz ve sakin mahallelerini, bir   deki gazelleri süpürürken şimdi başka bir
                                              çocuğun hayalleri gibi ışıklı ve istekli cadde-  milletin çöpünü topluyorlardı. Ne büyük bir
                                              lerini, bir dostun vefası gibi geniş ve cömert   acı ve imtihan! Kim bilir pazar gezmelerin-
                                              meydanlarını terk etmedik mi daha iyi bir   de nasıl da eğdiler başlarını bir anda kilise
                                              kariyer için?                     çanları çalmaya başladığında. Ezanı teyp-
                                                                                ten dinleyen, bayrağını cüzdanında taşı-
                                                                                yanların türküsü değil miydi “Garip kaldım
                                                                                yüreğime dert oldu, ellerin vatanı bana yurt
                                                                                oldu.” diyen.
   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80