Page 47 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 47
Zeynep Cansu Ayturan - Tuğba Dinçbaş - Halil Hasar
5. Tartışma ve Sonuç
Türkiye, çölleşme ve erozyonla mücadelede önemli başarılar elde etmiştir.
Özellikle ağaçlandırma projeleri ve erozyon kontrolü çalışmaları ile hem tarım
alanlarını hem de orman ekosistemlerini koruma konusunda önemli adımlar
atılmıştır (Şekil 1). 2003-2012 yılları arasında gerçekleştirilen yoğun ağaçlandırma
ve rehabilitasyon faaliyetleri, yaklaşık 4 milyon hektar alanın erozyon kontrolü
kapsamında iyileştirilmesine katkıda bulunmuştur (OGM, 2023).
Paris Anlaşması’nın 2016 yılında imzalanmasının ardından, erozyon kontrolü
ve ağaçlandırma çalışmalarında yeniden bir ivme kazanılmıştır. Bu süreçte
kaydedilen ilerlemelerle birlikte önemli mesafeler kat edilmiş, 2018 sonrası
gerçekleştirilen faaliyetler ise önceki yıllardaki yoğun çabaların bir yansıması
olarak daha düşük bir hızda devam etmiştir. Türkiye’nin 2021’de Paris
Anlaşması’na taraf olması ve 2022’de açıklanan net sıfır emisyon hedeflerinin
etkileri ise önümüzdeki dönemde daha belirgin şekilde hissedilecektir.
Çölleşme ve erozyonla mücadelede kamu kurumları arasında iş birliği ve
uluslararası düzeyde geliştirilen stratejik planlar, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon
hedeflerine ulaşmasına katkı sunacak şekilde tasarlanmıştır. Bununla birlikte,
çölleşmeyle mücadelede yerel katılım ve yönetişim süreçlerinin güçlendirilmesi,
başarıya ulaşmak için vazgeçilmez bir unsurdur. Türkiye’nin stratejik planları,
bilimsel yaklaşımlar ve yerel uygulamalar arasında dengeli bir iş birliği sağlamakta,
bu da çölleşme ve erozyonla mücadelenin etkinliğini artırmaktadır.
Çalışma kapsamında irdelenen stratejik yaklaşımlar, sadece çölleşme ve
erozyonun önlenmesiyle sınırlı kalmamakta, aynı zamanda ekosistemlerin
iyileştirilmesi, kuraklık etkilerinin azaltılması ve erozyonla taşınan toprak
miktarının düşürülmesi gibi geniş kapsamlı yaklaşımlarla sürdürülebilir arazi
yönetimine de katkıda bulunmaktadır. Paris Anlaşması’na uygun olarak, bu
stratejiler karbon yutaklarının artırılması ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına
yönelik somut adımlar içerirken, Türkiye’nin 2053 net sıfır hedeflerine ulaşmada
önemli bir temel oluşturmaktadır.
Özellikle, doğa temelli çözümler ve yeşil altyapı gibi modern yaklaşımlar,
Paris Anlaşması›nın öngördüğü ekolojik dönüşümü destekler niteliktedir.
Ayrıca, toprak sağlığının izlenmesi ve iyileştirilmesi ile dinamik erozyon
modelleme sistemleri, bilimsel verilere dayalı politika oluşturma süreçlerini
güçlendirmektedir. Bu şekilde hem iklim değişikliği ile mücadele hem de
toplumsal farkındalığın artırılması yoluyla ekonomik ve sosyal dayanıklılığın
artırılması sağlanmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin çölleşme ve erozyonla mücadelesi ülkenin
uzun vadeli çevresel stratejileri ile uyumlu bir şekilde devam etmektedir.
Bu mücadele, Türkiye’nin Paris Anlaşması çerçevesindeki yükümlülüklerine
46 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi