Page 163 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Özel Sayı
P. 163
İskender Demirtaş, Günay Erpul
sonuçlarını başarıyla üretmiştir. İnsan etkisiyle oluşan toprak kayıplarının ne
zaman ve nerede toprak kaynaklarını endişe verici şekilde tehdit ettiğine
dair zamansal ve mekansal istatistikleri verinin dinamikliğine bağlı olarak
üretmektedir.
DEMİS sonuçlarına bağlı olarak ülkemizde en şiddetli erozyon tehditi ve
toprak kayıplarının görüldüğü alanlar tarım ve mera alanlarıdır. Tarım ve mera
alanlarında meydana gelen toprak kayıplarının temel sebebi ülkemizdeki
topoğrafik yapı olarak görülmektedir. Mera alanlarında meydana gelen
erozyonun sebepleri arasında topoğrafyaya ek olarak yoğun otlatma ve
tarımsal faaliyetler için yapılan tahribatlar ve arazi yüzeyinin bozulumu gibi
etkenler de bulunmaktadır. Tarım alanlarında erozyonu tetikleyen ve arttıran
faktörler değerlendirildiğinde ise yapılan yanlış tarım uygulamaları, eğimin
yüksek olduğu alanlarda tarım yapılması, yanlış arazi işleme ve sulama teknikleri
ön plana çıkmaktadır. Ancak DEMİS ile farklı ölçeklerde yapılan çalışmalarda
erozyona etki eden faktörün bölgesel olarak iklim ve ekolojik koşullara bağlı
değişkenlikler gösterdiği de belirlenmişlerdir.
Tarım ve mera alanlarında meydana gelen toprak kayıpları, iklim
değişikliğinin olumsuz etkileri de göz önüne alındığında bu alanlarda ciddi
derecede arazi bozulumu ve tahribatının meydana geldiğinin önemli bir
göstergesidir. Bu nedenle, destekleyici bir tahmin aracı ve sistemi olarak
DEMİS yüksek bir potansiyele sahip olmasıyla analitik tahmin yöntemleri
sunması, mikro havza ölçeğinde toprak kayıplarının kontrolü için stratejik
eylem planlarının hazırlanmasında ana araçlardan biri olarak kullanılabileceği
gibi, iklim değişikliği, arazi bozulumu, biyoçeşitlilik ve ekosistem hizmetleri
odaklı çalışmalarda da destekleyici bir sistem olarak kullanılabilmektedir.
DEMİS sağladığı analitik tahmin yöntemleriyle karar vericiler ve politika
belirleyiciler için sadece Sürdürülebilir Toprak Yönetimi kapsamında
amaçlanan toprak erozyonunu en aza indirmek için değil, aynı zamanda
arazi bozulumunu hiyerarşik olarak önlemek, azaltmak ve tersine çevirerek
arazi kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamak için yeni ve dinamik fırsatlar
sağlayacaktır. DEMİS yazılımınının dinamik yapısı irdelendiğinde sistem,
eklenecek yeni verilerle, model sonuçlarının validasyon çalışmaları, makina
öğrenmesi yöntemleriyle sistemin güncellenmesi ve geliştirilmesi, mevcut
yönetsel eylemlerin iyileştirilmesi veya yenilenmesini sağlamaktadır. Ayrıca,
sistem kurumlar arası entegrasyon çalışmaları sayesinde yeni verilerle dinamik
bir şekilde çalışmalarını devam ettirmektedir.
Türkiye, toprak erozyonunun etkileriyle mücadele ederken, DEMİS gibi
sistemler sadece değerli bilgiler sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda hem
mikro hem de makro düzeyde gelecekteki toprak koruma politikalarını
şekillendirmede de temel araçlar olarak hizmet etmektedir.
162 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi