Page 255 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 255
Tuğrul Çamaş - Menaf Turan
1. Giriş: Dünya Konjonktüründe Türkiye
Dijital çağ olarak adlandırılan 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, insanlık tarihine
yön verecek değişim ve dönüşümlerin yaşandığı kaotik bir dönemden
geçiyoruz. Yeni bir dünyanın doğum sancılarının hissedildiği böylesi bir zaman
diliminde; küresel ticarette yaşanan rekabete dayalı kısıtlamalar, bölgesel ve
yerel düzeyde yaşanan savaş, çatışma ve krizler, salgın hastalıklar, iklim krizine
bağlı afetler modern dönemin somut istikrarsızlık kaynağı olarak tüm insanlığı
ve toplumları tehdit ediyor. Karşılıklı bağımlılık ilkesine dayanan küresel
sistem, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez çalışamaz hale gelirken, devletler
arasındaki siyasi, diplomatik ve ticari ilişkiler belki de ilk kez bu denli kesintiye
uğramaktadır. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra dünyanın batısı ve
doğusu arasında yaşanan siyasi, ekonomik ve sosyal temelli kısıtlamalar bu
istikrarsızlığın şiddetini daha da artırmaktadır.
Ukrayna’da, Irak, Suriye, Afganistan ve Yemen’de vuku bulan savaşlar,
yeryüzünde yaşanan salgın hastalıklar, depremler, sel felaketleri, su ve gıda
krizleri dünyada bir kriz çağının, kriz döneminin yaşandığını bariz bir şekilde
ortaya koymaktadır. Diğer yandan Rusya-Ukrayna arasında yaşanan jeopolitik
temelli savaş nedeniyle oluşan yeni konjonktürde dünyanın birçok ülkesi ve
özellikle Avrupa ülkeleri oluşan yeni koşulların ağırlığı altında büyük risk ve
tehditlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Enerji ve tahıl arzında savaş nedeniyle
yaşanan sorunlar iklim krizi nedeniyle bu risk ve tehditlerin şiddetini artırmaktadır.
Avrupa ülkelerinin karşı karşıya kaldığı enerji krizine bağlı olarak ısınma ve üretim
Afrika, Ortadoğu, Güney Doğu Asya ülkelerinde tahıl tedarikinde yaşanan
sorunlar nedeniyle de gıda krizleri dünyanın en önemli gündemi olmuştur.
Başka bir deyişle savaş, çatışma ve iklim krizine bağlı afetler sonucunda oluşan
yeni konjonktür yeni bir küresel krizi tetiklemektedir. Bu bakımdan dünyanın
afetlerle tetiklenen bir kriz çağına girdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Tüm
bu yaşananları göz önünde bulundurduğumuzda dünya haritasında istikrarlı
bölgelerin ve ülkelerin sayısının gittikçe azaldığını görmekteyiz. Türkiye bu
haritada yakın coğrafyasında yaşanan savaş, çatışma ve diğer tüm krizlere
rağmen bölgesinde ve dünyada istikrarın, huzurun merkezi konumundadır.
Bunun yanı sıra Türkiye, merkezinde barış ve huzurun bulunduğu dış politik
yaklaşımlarla aynı zamanda küresel istikrara da büyük katkılar sunmaktadır.
Türkiye, yakın coğrafyasında vuku bulan savaşlar ve iklim değişikliği
nedeniyle sayıları milyonları bulan göçmenlere, mültecilere, sığınmacılara
ve geçici koruma altında bulunan insanlara da ev sahipliği yaparak dünyada
hiçbir ülkenin almadığı kadar sorumluluk yüklenmiştir. Bu sayede Türkiye
vicdani bir duruş sergileyerek küresel ve bölgesel bir insani krizin oluşmasının
da önüne geçmiştir. Böylece BM’nin kuruluş amaçları arasında yer alan temel
ilkeleri de ziyadesiyle hayata geçiren bir ülke konumuna erişmiştir. Türkiye
240 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi