Page 22 - YEŞİL KASABA
P. 22
- YEŞİL K A S AB A - - EL ÇİN KUZUCU -
Merakımız iyice artmıştı. Yolumuzun üze- diğerimiz görür, gelişigüzel eklediğimiz bölüm-
rindeki ilk tarlada kuyuyu gördük. İkincisinde ve leri diğerlerinin uyarısıyla kaldırabilirdik. “Neden
üçüncüsünde de aynı kuyulardan vardı. Çiftliği- olmasın?” dedim içimden.
mize yaklaştığımızda anneannem bizi görüp ye-
Hepsi bir kenara kuyuları araştırmalıydık.
meğe çağırdı. Arkadaşlarım anneannemin nazik
Birkaç gündür evlerden taşınanların ne olduğu-
daveti için teşekkür edip aç olmadıklarını söy-
nu öğrenip harekete geçecektik. Arkadaşlarım
lediler. Anneannemin hiçbirimizi bırakmaya ni-
gittikten sonra tablet oyunlarına daldım. Eski sıra
yeti olmadığından meyve ve patlamış mısırı beş
arkadaşım aradı. Onunla konuştuk. Her Şeyci, gi-
dakikada hazırlayıverdi. O sırada koşup içeriden
zemli kuyular, rüzgâr türbinleri inanılmaz ilgisini
tabletimi getirdim. Hasan, Çınar ve Zeynep’e eski
çekti. Hevesle bana şöyle dedi:
okulumdaki arkadaşlarımla üzerinde çalıştığımız
– Bunların hepsini kullanacağımız bir oyuna
oyunu anlattım. Hepsinin çok hoşuna gitti.
varım Berna. Her Şeyci amca kesinlikle oyunun
– Biz de “Kuyuların Gizemi” diye oyun ta- ana kahramanı olmalı.
sarlasak. Gece geç saatlerde ve sabahın erken
Arkadaşımla konuşmak iyi gelmişti. Yaz ta-
saatlerinde kuyuların başındaki insanlardan da
tilinde ailesiyle yanımıza gelmeyi planladıklarını
bahsedebiliriz. Evlerden el arabasıyla kuyulara
anlattı. Şanslıydık, ailelerimiz de arkadaştı.
ne taşındığını da merak unsuru olarak kullanabi-
liriz, dedi Zeynep. Akşam yemeğinde annemlere kuyuların ko-
nusunu açacaktım fakat gün boyu yürümekten
Fena fikir değildi. Yeni bir oyunu buradaki
öyle yorulmuşum ki yemekten sonra uyuyakalmı-
arkadaşlarımla da yapabilirim. Hatta belki eski ve
şım. Gözümü sabahın ilk ışıklarıyla açtığımda he-
yeni tüm arkadaşlarımla “Birlikten kuvvet doğar.”
nüz kimseler uyanmamıştı. Mutfak penceresin-
diyerek çalışabilirdik. Birimizin fark etmediğini
den dışarı baktım. Gözüm tarlaya ilişti. Dedem el
22 23