Page 61 - Çevre ve Şehir Dergisi - Sayı 13
P. 61







MERİÇ’İN İÇİNE DOĞDUĞU
TARİHİ VE COĞRAFİ DEKOR
Adı Cemil’di, soyadı ise Meriç, Akdeniz’in
Anadolu yarımadasına kıvrılıp sokuluğu
yerde kurulmuş olan tarihin oldukça çok
önemsediği bir şehirde hiçbir şeyden
habersiz hayata merhaba diyecekti.
Çerkezlerin, Arapların, Türklerin, Kürtlerin
etnik unsur olarak varlıklarını gösterdikleri
bu şehir; Müslüman ve Hıristiyanların bir
arada yaşadığı muhitleriyle Hatay’dan
başkası değildi. Gerçi tam olarak 12 Aralık
1916 yılında Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde
doğmuştu. Meriç’in doğduğu şehir de
kendisi gibi çok unsurluydu; Hatay’ın bu
parçalı yapısı onun gibi hassas bir çocukta
olumlu veya olumsuz bütün akislerini
Aslında sadece Osmanlı yıkılmıyordu, bırakacaktı elbet. Küçük Hüseyin Cemil,
beraberinde bir dünya yerini bir bir yanıyla koca bir imparatorluğun
başka dünyaya devrediyordu. Sancılı Cemil Meriç’in bakiyesiydi, diğer tarafıyla bütün
zamanlardı, böylesi bütün zamanlarda anavatanı talan edilmiş, asumanı çökmüş
olduğu gibi; her eski yeniye doğru toprağı, yıkılışın dünyanın içinde doğan bir yabancıdan
kalbediyor, eskiyen bir dokunun yerini acı hamurundan başkası değildi. Dekorun bir tarafında
bir yenisi alıyordu. Acının alfabesini yıkılmış bir imparatorluk, farklı etnik ve
söküyorduk, ilk harf kendini beğenmeme yoğrulmuştu. Bu dini unsurların bir arada olduğu, küçük bir
ile başlıyordu; bireysel alanda olumlu çocuğun zihin haritasında fiziki ve manevi
tınılar veren bu durum, bu mahrumiyet; parçalanmış fikir ve sınırları belirsiz bir şehir, çatık kaşlı bir
toplumsal alanda bir anomaliye yol baba ve mızmız bir anneden oluşan, dış
açıyordu. Zamanların ruhunu kaçıranlar duygu coğrafyasında dünya. Dekorun diğer tarafında ise zayıf,
için her zaman birimi; ötekinden tutun çelimsiz, gözlüklü ve dilini konuşamadığı
da güce tapınmaya kadar özür dilemenin düştüğü yerden bir ortamın bütün olumsuzluklarını iğneli
toplumsal zeminini oluşturuyordu. Elbette kalkmak, kendi bir fıçı gibi içinde taşıyan ve devamlı
her şeyde olduğu gibi acı çekmenin de kanayan bir çocuk. Meriç’in toprağı,
sosyal hayatta bir yeri ve bir zamanı toprağının üzerinde yıkılışın acı hamurundan yoğrulmuştu. Bu
vardı, çünkü maddileşmiş haliyle acı parçalanmış fikir ve duygu coğrafyasında
çekmek; hiç de o kadar istemli bir şey yeniden doğmak; düştüğü yerden kalkmak, kendi
değildi. Çünkü bu tür bir acı, insanı veya toprağının üzerinde yeniden doğmak;
toplumu dışarıdan kavrar ve ona daha genellikle bir zümre genellikle bir zümre ile başlar, bir kültüre
öncesinde bağışladığı şeyleri esirgemeye bir medeniyete kadar ulaşırdı. Tarih;
başlar. Cemiyetin bütün kabuklaşmış ile başlar, bir kültüre kendini yapanları, başlangıçta bir zümre
yaraları yeniden açılır ve kanama fertlere üzerinden tarif edip taçlandırırken o
varıncaya değin büyür. Bütün bir sosyal bir medeniyete zümrenin üzerine yapıcı kelimeler atan
doku ıstırap içinde sızlanmaya başlar. kadar ulaşırdı. bir öncüyü de kendine kapak haline
Birinci genel savaşın getirileri de getirir. Cemil Meriç ise bu doğrultuda
tarihe kapak olabilecek özelliklere sahip
götürüleri de çok ağır olmuştu. Asıl sorun bir mütefekkirdi. Çünkü, “her asırda
bir medeniyetin yok olup gitmesi değildi, bütün zeminlerden geri çekiliyorduk. birkaç kişi düşünür, gerisi düşünülenleri
asıl sorun kendi kodlarımızla oluşturmuş Elimizde kalanla yetinmenin bir başka adı düşünür”dü nasıl olsa.
olduğumuz medeniyetimizle birlikte bu olsa gerekti. Belki de elimizde kalanın
medeniyet oluşturan bir iklimin de yok bir kısmını da ‘elimize verilenler’ diye
olmasıydı. Bunun yerine tek elden ve tek değiştirmemiz gerekliydi. Binbir zahmetle ARAFTAKİ MÜTEFEKKİRİN
merkezden yönetilen, aynı kodlar üzerine oluşturduğumuz tarih bile yabancılamıştı İLK KAVGASI KENDİSİYLE
birbirini kopyalayan kökleri yabancı bir bizi, artık dikiş tutturamıyorduk, Onun önüne geçilemez merakı, kendi
medeniyet dairesine doğru hızla yol kelimenin ucuna kadar dökülüyorduk; deyimiyle engin bir tecessüs oluşu;
almaktaydık.
tasarımlarımızdan dökülüyorduk, ötekini anlama, kavrama ve keşfetme
Bütün mevzilerimizden geri çekiliyorduk, sevdiklerimizden dökülüyorduk, her şey duygusu bu iş üzerine kafa yoran diğer
hayallerimizden, fiziki coğrafyamızdan tersine yol alıyordu, kendi üzerimizden aydınlardan farkını her alanda ortaya
tutunda psikolojik üstünlük kurduğumuz bile dökülüyorduk. koyuyordu. Cemil Meriç düşünce


OCAK 2013 | ÇEVRE ve ŞEHİR | 61
   56   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66