Page 145 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 145

Öznur Işınkaralar

               1. Giriş


               İklim değişikliği, içerisinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli meselelerinden
            biri  olarak  kabul  edilmektedir  (While  ve  Whitehead,  2013).  Değişen  iklim
            koşullarının  yerleşimleri  etkileyen  olağandışı  bazı  somut  göstergeleri
            bulunmaktadır.  Ülkelerin  finansal  altyapısı,  gelir  eşitsizliği,  konumu,  coğrafi
            yapısı gibi farklı özelliklerine göre iklim değişikliğinin neden olduğu sonuçların
            boyutları değişiklik göstermektedir (Pata vd., 2022). Ancak aşırı hava olayları
            ve buna bağlı olarak yaşanan afetler sonucunda son yirmi yılda ortalama bir
            milyonu  aşkın  insan  yaşamını  yitirmiş  ve  yaklaşık  3  trilyon  dolar  değerinde
            finansal kayıpla sonuçlanmıştır. Bu değerler, 2000 öncesi döneme göre %75
            daha yüksektir (UNOPS, 2021). Sıcaklık değerlerinin artmasıyla birlikte eriyen
            buzullar,  kuraklık,  fırtına  ve  sel  gibi  doğal  afetlerin  frekans  ve  şiddetindeki
            artış, iklim değişikliğinin etkilediği olaylardır (Zhao vd., 2022). Pek çok bölgede
            buzulların erimesiyle eriyik su seviyesi artar ve metan yutak alanları olan çayır
            alanları  bataklığa  dönüşerek  karbondioksitten  sonra  en  fazla  bulunan  sera
            gazı olan metan salımına neden olabilir (Xing vd., 2022; Zhu vd., 2023). Bunun
            sonucunda,  iklim  parametrelerindeki  değişimin  kentsel  yerleşimleri  tehdit
            etmesi söz konusudur.
               Dünyadaki fiziksel, sosyal, ekonomik yaşamı ekoloji ve çevreyle ilişkilendiren
            sosyo-ekolojik sürdürülebilirliğe yönelik iklimsel risklerin oluşturduğu tehdit ile
            kentsel enstrümanların ürettiği emisyonlar ve arazi yönetimi birbiriyle doğrudan
            ilişkilidir (Szewrański and Kazak, 2020; Alibašić, 2022; Isinkaralar, 2023). 2000
            ile  2030  yılları  arasında  üç  katına  çıkması  beklenen  dünya  nüfusu  (Anguluri
            ve Narayanan, 2017; Mansuroğlu vd., 2021) ve kentsel dinamiklerin etkisiyle
            oluşan süreçler, atmosferik olaylar ile zincirleme olarak birbirini tetiklemektedir
            (Isinkaralar, 2022). Sanayileşmeyle birlikte artan aşırı tüketime dayalı kentsel
            aktiviteler,  doğal  arazi  örtüsü  ve  ekolojik  yapıya  yapılan  müdahaleler  gibi
            kentsel süreçlerin ortaya çıkardığı sonuçlar, salımlardan sorumlu tutulmaktadır
            (Beillouin  vd.,  2022).  Artan  salımlar  sonucunda  ise  iklim  göstergelerindeki
            değişim hız kazanmaktadır. Dolayısıyla, kentsel alanlarda yürütülen faaliyetler
            ile iklim değişikliğinin etkileri karşılıklı etkileşim halindedir.
               Kentsel alanlara yönelik olarak iklim risklerine karşı dünyaya rehberlik eden
            analizleri ve stratejileri açıklayan IPCC’nin değerlendirme raporları, tarihteki
            iklim değerlendirmesi üzerine en kapsamlı göstergeleri ortaya koymaktadır.
            Güncel rapor, iklim tehlikelerinin yanı sıra iklim risklerine maruz kalma süresinin
            ve kırılganlığının altını çizmektedir (IPCC, 2022). Bu bağlamda, iklimin mekânsal
            olarak değişiminin araştırılması ve tüm canlıların karşı karşıya kaldığı risklere
            karşı savunma stratejilerinin üretilmesi hayati bir değere sahiptir.






            130  Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   140   141   142   143   144   145   146   147   148   149   150