Page 149 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 3
P. 149

Abdüssamet Aydın - Necati Cem Aktuz

               Giriş


                             “Ekosisteme  dayalı  uyum  iklim  değişikliğinin  olumsuz
                             etkilerine  karşı  insanların  uyum  sağlamasına  yardımcı
                             olmak  için;  genel  bir  stratejinin  parçası  olarak  biyolojik
                             çeşitlilik  ve  ekosistem  hizmetlerinden  faydalanılmasıdır”
                             (CBD, 2009)
               Günümüzde,  iklim  değişikliğinin,  çok  önemli,  gerçek,  baskıcı,  ilerleyen,
            tüm  sosyoekonomik  ve  ekolojik  sistemler  ile  canlı  yaşamı  üzerinde  önemli
            olumsuz etkiler yaratan küresel sorunların başında geldiği büyük ölçüde kabul
            edilmektedir (Türkeş, 2014; IPCC, 2013; Tekeli ve ark., 2011). İktisadi kalkınma
            ve sosyal istikrar, sıcaklıkların artmasıyla birlikte yağış rejimlerinin değişmesi,
            sel  ve  kuraklık  gibi  aşırı  iklim  olaylarının  frekansının  artması  sebebiyle  risk
            altındadır.  Bu  değişiklikler  insan  refahı,  insanların  bağlı  oldukları  geçim
            kaynakları, doğal kaynaklar ve ekosistemler için büyük tehdit oluşturmaktadır.
               “Son yıllarda küresel ölçekte yaşanan taşkın, yangın ve kuraklık gibi doğal
            afetler, başta insan hayatı olmak üzere ekosistemi tehdit etmekte; bu afetlerin
            görülme  sıklığı,  etkisi  ve  süresinde  artışlar  gözlenmektedir.  İklim  değişikliği
            artık  bir  çevre  sorunu  olmaktan  öte  yaşamın  sürdürülebilirliği  sorunudur.
            Gelecek nesillerin yaşam standartlarının sağlanabilmesi için iklim değişikliğine
            karşı gerekli önlemleri almak artık elzemdir” (TASAV, 2022).
               İnsanoğlunun  binlerce  yıldır  temel  besin  kaynağı  tarımdır.  Bu  süreç
            içerisinde  geleneksel  tarım  diye  adlandırdığımız  doğaya  dost  yöntemler
            çok  da  fazla  olmayan  dünya  nüfusunu  beslemiştir.    Ancak;  sanayi  devrimi
            neticesinde  gelişen  teknoloji  ve  tekniklerle  geleneksel  tarım  anlayışı  yerini
            birim alandan daha fazla ürün hedefleyen yoğun tarım kavramına bırakmıştır.
            İnsan  popülasyonun  da  artmasıyla  daha  çok  doğal  alan  tarım  alanına
            dönüştürülmüş, tarımsal üretimde daha çok kimyasal ilaç ve gübre kullanılmış
            ve nihayetinde doğayı yok etmek uğruna olsa da endüstriyelleştirilmiş tarım
            sistemi  yaygınlaştırılmıştır.  Medeniyet  teknolojinin,  sanayinin,  ulaşımın  ve
            yapılaşmanın  eş  zamanlı  olarak  artmasıyla  birlikte  hızlı  bir  gelişim  çağına
            girmiştir.  Ancak,  doğanın  yavaş  yavaş  yok  oluşu  ta  ki  çevre  kirliliği  ve  iklim
            değişikliği gibi tehlikeli sorunların kaçınılmaz olarak gözlemlenmesine kadar
            ihmal  edilmiş,  belki  de  önemsenmemiştir.  Son  yıllarda  şu  anlaşılmıştır  ki,
            insanoğlu  artık  tabiat  anayla  iyi  geçinmek  ve  saygı  duymak  zorundadır.  Bu
            kapsamda  araştırmalar  yaygınlaşmış  ve  doğanın  korunmasını  temel  alan
            yaklaşımlar geliştirilmeye başlanmıştır.
               Bütün sektörlerde olduğu gibi tarım sektöründe de doğal kaynakları koruma
            kullanma dengesi içerisinde faaliyette bulunan ve iklim değişikliğine uyumu
            temin  eden  yaklaşımlar  bulunmaktadır.  Bu  anlayışın  en  önemli  temsilcisi
            ise  ekosistem  tabanlı  uygulamalardır  (UNFCCC,  2011).  Ekosistem  Tabanlı



            134 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   144   145   146   147   148   149   150   151   152   153   154