Page 219 - Çevre Şehir İklim - Sayı 2
P. 219
Ramazan Değirmenci - Gözde Nur Akşan - Seçil Hadımlıoğlu - Berna Yılmaz
Giriş
İklim değişikliği, karbondioksit gibi ısıyı tutan gazların atmosferde
artmasıyla oluşan ve sera etkisinin sonucunda, Dünya üzerinde zamanla
değişen kara, deniz ve havada ölçülen ortalama sıcaklıkların artması nedeniyle
Dünya’nın ikliminin değişmesidir (Jabareen, 2013: 221). Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne göre ise “iklim değişikliği” ifadesi
“doğrudan veya dolaylı olarak insan faaliyetine atfedilen ve küresel atmosferin
bileşimini değiştiren ve karşılaştırılabilir sürelerde gözlemlenen doğal iklimde
görülen değişkenlik” şeklinde tanımlanmıştır. Küresel iklim değişikliği ise fosil
yakıtların kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi
süreçleri gibi insan etkileriyle atmosfere yayılan sera gazlarının hızlı artışıyla
yeryüzü sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde oluşan değişiklikleri ifade eder (İğci
ve Çobanoğlu, 2019: 131).
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’na (WWF) göre gezegenimizin atmosferi tıpkı
bir sera gibi çalışır. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının neredeyse yarıya yakını
yeryüzünden yansır. Atmosferimiz, sera gazı olarak da nitelendirilen karbondioksit,
metan, su buharı, ozon, azot oksit vb. gazlar sayesinde yeryüzünden yansıyan
güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne gönderir. Bir battaniye işlevi gören
sera gazları sayesinde yeryüzündeki ortalama sıcaklık, insanlar, hayvanlar ve
bitkilerin hayatını sürdürmesine imkân verecek bir ısı düzeyini, 15°C’yi yakalar.
Sera gazları olmasaydı, yeryüzünün ortalama sıcaklığı -18°C civarında olurdu.
Sera gazlarının bu doğal etkisi “sera gazı etkisi” olarak adlandırılır.
WWF’e göre atmosferdeki sera gazlarının oranı, 1750’li yıllarda başlayan
sanayi devrimi sonrasında artmaya başlamış, karbondioksit oranı %40’lık bir
artış göstererek 280 ppm’den 394 ppm’e ulaşmıştır. Hükümetlerarası İklim
Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre karbondioksit oranındaki artış, öncelikle
fosil yakıt kullanımından kaynaklanmaktadır. Kayda değer ikinci etken, başta
ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki değişimdir.
Yapılan araştırmalar, insan faaliyetlerinin artan fosil yakıt kullanımından
kaynaklanan sera gazı salımı nedeniyle küresel iklimin (yani, 30 yıl veya daha
uzun süre boyunca ölçülen koşullar) değiştiğini göstermektedir. Ayrıca, enerji,
ulaşım, binalar, arazi kullanımı gibi tarım ve sanayiye etkileri olan kentsel
sistemlerin de sera gazı salımındaki payı oldukça büyüktür (McMichael vd.,
2004: 1543). Kent ölçeğinde sera gazı salımını en aza indirmek için enerji
kaynaklarından yenilenebilir enerjiye, yapılaşmada malzemelerin ve karbon
yutaklarının seçimine, yeşil alanların oranına bakılması gerekir.
Enerji ve malzeme tüketimlerinde sağlanacak değişiklikler, şehirlerde
yaşayanların tercih edeceği yaklaşımlar ve yenilenebilir enerjinin her alanda
kullanılabilir enerjiye dönüştürülmesi, kentsel sistemler için ön plana çıkan
çözüm alanları içinde yer almaktadır. Bu tür çözümler üreten kentlere dirençli
205 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi