Page 155 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 155
Öznur Işınkaralar
riskler oluşturmaktadır. Bu kapsamda ele alındığında olası aşırı sıcaklar üzerine
teknolojinin avantajlarından yararlanan politik bir mercekle makro ve mikro
analizlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Çalışma sonuçları incelendiğinde sıcaklık, yağış ve iklim indeksi
değişimlerinin kritik düzeyde olduğu görülmektedir. Lang indeksinde SSP 585
senaryosuna göre 2100 yılına ulaşıldığında alanın %96’sında kurak alanlar etkili
olacaktır. Koç (2021)’in Bolu ilinde yürüttüğü çalışmada 2070 yılında RCP 85
senaryosunda Lang indeksine göre kurak alanların %30,41 seviyesine çıkacağı
öngörülmektedir. Lang indeksine göre Irak’ta yapılan sınıflandırmaya göre ise
1998-2015 yılları arasındaki dönemde kurak alanların %95.48’lik paya sahip
olduğu ifade edilmektedir (Al-Zamili ve Al-Lami, 2018). Elde edilen bulgu,
alanın tamamının kurak olacağı gibi ekstrem bir değişime değil, ancak çarpıcı
düzeyde artışa işaret etmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında Lang indeksi
sınıflandırmasına göre diğer indekslerde bulunmayan “çöl” tanımlaması (0-20
aralığı) en kritik düzeyi oluşturmaktadır.
Emberger indeksine göre günümüzde alanın sınırlı bir bölümünü oluşturan
yarı-kurak alanların SSP 585’e göre 2080 yılında alanda hakim olacağı ve 2100
yılında kurak alanların oluşmaya başlayacağı izlenmektedir. Elfanne vd. (2022)
Morocco’nun El Ganzra bölgesinde yaptıkları iklim sınıflandırmasında 44,15
olarak hesaplamış ve günümüzde alanı yarı-kurak olarak tanımlamıştır. Geçmiş
araştırmalarda elde edilen bu bulgular, model sonuçlarını desteklemektedir.
Çalışma alanında önemli ölçüde artışta olacağı modellenen kuraklık,
dünyanın birçok yerinde insanlar için potansiyel riskler oluşturan önemli
bir çevre sorunudur (Huang vd., 2016). Gözlemlenen kayıtlar, küresel kurak
alanların yirminci yüzyılda yaklaşık %4-8 oranında genişlediğini ve küresel
kara yüzeyinin yaklaşık %40’ını oluşturduğunu tahmin etmektedir (Schlaepfer
vd., 2017). Kuraklık eğilimine karşı hafifletme önlemlerinin merkezinde
yer alan ve günümüzün en kritik göreviyle karşı karşıya kalan şehircilik,
bugün iklim değişikliğinin etkilerine karşı verimli ve entegre bir yaklaşıma
gereksinim duymaktadır. Karar alma ve uygulama yönetimi sürecinde, kültür,
politika ve diğer sosyal ve politik faktörler gibi sosyal ve politik faktörlerde
işbirliğine dayalı gelişimin dikkate alınması, uyarlamalı eylem planlamasının
uygulanmasına yardımcı olacaktır. Piyasa süreçleri, adil ve güvenli araziye
erişim ile çevresel kaygıları geri planda bırakmamalıdır. Ekosistemi ve kırılgan
alanları koruyarak tehlikeli olmayan güvenli ve yaşam kalitesi yüksek kentsel
çevrelerin planlanması için stratejiler üretilmelidir.
Mekânsal planlama; yapı stokuna yönelik önlemler, altyapı sistemlerinin
geliştirilmesi, afet risklerini azaltmak, etkin su yönetimi ve toplumun tüm
kesimlerine yönelik araçlar geliştirmek gibi endişelere yanıt vermelidir. IUCN,
ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliği için su hasadı ve taşkın parkı gibi
140 Çevre, Şehir ve İklim Dergisi