Page 56 - Çevre ve Şehir Dergisi - Sayı 14
P. 56
DENEME
Şehri Düşünmek
AYTEKİN AYDIN
Şehri düşünüp, şehri konuşuyoruz. Çoğu sohbet ve yazılarımı- rak yani dikenli tellerle, pasaportlarla çevrili bir toprak parçası
zın konusunu şehir oluşturuyor. Şehir üzerine geliştirilen ya da iken şehri düşünmek bir tür gerilik alameti olabilir. Tam tersine,
yoğunlaşılan bunca düşüncenin sebebi nedir? Bu soruya farklı bazı yerlerde çok sağlam olmasına rağmen prototiplerine baktı-
cevaplar vermemiz mümkün. ğımızda gördüğümüz, modern-ulus devletin değişimiyle küçülen
yönetim gücü ve katı sınırlarla belirlenmiş toprak anlayışına karşı
Eskilerden beri şehir, düşünce adamlarının düşünce nesnesi olmuş.
Sanat adamlarının eserlerinde ise bir konu ve malzeme… Somut işleri bir düşünce olarak, ileri bir aşama veya postmodern bir durum
olan sanat adamları; mimarlar, oymacılar, mobilyacılar, peyzajla da olabilir. Her şeye rağmen şehri düşünmek, moderne bir isyan
uğraşanlar şehri güzelleştirmek için uğraşmışlar. Soyut meseleler- gibi duruyor. Çünkü şehir, sınırları tel örgülerle belirlenmiş top-
le uğraşan sanatçı ve bilginler de öyle. Mimar Sinan, Selimiye’yi, rak anlayışlarına karşı duruyor. Şehirler, tel örgülerle birbirinden
Süleymaniye’yi ve diğer eserlerini inşa ederken bunu düşünmüş. ayrılamayacak ve etkileri vizelerle sınırlandırılamayacak kadar
Farabi Medine-i Fazıla’yı yazarken “Erdemli Şehri” düşünmüş. İbn-i kardeştirler. Semerkant, İsfahan, İstanbul, Bursa, Saraybosna,
Haldun şehir ve şehirliler konusunda, medenililik ve bedevililik Belgrad veya Viyana akrabadır birbirine.
bahislerine girmiş; sosyolojik incelemeler ve düşünceler üretmiş. Yenilmiş medeniyetin çocukları olarak yeniden diriltmemiz gereken
Öyleyse, şehir üzerine düşünmek gibi bir gelenek var ortada ve o tarihi sorumluluklarımız bize şehri ve şehirlerimiz düşünme göre-
geleneğin devamı olarak şehri düşünüyoruz. vi de veriyor. Çünkü mirasını devraldığımız değerler bir şehirde
hayat bulmuş, şehirli insanlara hitap etmiş, şehirde kurumlaşmış;
Şehir, medine, site veya kent üzerine düşünmemiz modernleşe- önce adam gibi bir şehir, medine; sonra medeniyet olmuştur. Buna
memiş, feodal dönemde kalmış, imparatorluklar çağını yaşayan
bir hâlin eseri de olabilir. Mekân olarak aynı mekân, dünya aynı dayanarak diyebiliriz ki:
dünya; ama zaman, modern zaman. Belki şehri böyle boyutlu dü- Şehri düşünmek, yapay bir kavramlara ve onlarla düşünen insan-
şünmek anakronik bir vak’a olarak çıkıyor karşımıza. Belki de lara ve onların yönetimi olan sınırlarla belirlenmiş daracık -geniş
nostalji. Çünkü zaman modern ulus-devlet zamanıyken, mekân olsa bile bunaltıcı- yerleşimlerine karşı, bir güzel site ve şehirlerin
ulus-devletin üzerinde konumsallaştığı bir coğrafya, belli bir top- kardeşliği arayışıdır.
54 | ÇEVRE ve ŞEHİR | ŞUBAT 2013