Page 9 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 9
seller, yangınlar ve kuraklık gibi doğal ve doğal olmayan afetler karşısında hem
dirençli bir toplum hem de dirençli şehirler inşa etmek bulunmaktadır. Bu durum
artık bir zaruretin de ötesine geçmiştir. Bundan dolayı tüm insanlığı ve bizleri
yakından ilgilendiren meseleleri en geniş kapsamda değerlendiriyor, çağın
gereklerini ve geleceğin şehircilik sorunlarını göz önünde bulunduruyoruz.
İçinde bulunduğumuz kriz çağına, afet çağına şehirlerimizi en güzel şekilde
hazırlıyoruz. Anadolu’nun eşsiz coğrafyası ve zengin doğasının yanı sıra
depremsellik bakımından riskli bir yer olduğu bilinciyle hareket ediyoruz.
Depremler başta olmak üzere iklim krizine bağlı afetler bu hazırlıklarımızın
odak noktasıdır. Türkiye’nin son 100 yıl içerisinde yaşadığı depremlere, son 5
yıl içerisinde karşı karşıya kaldığı sellere, orman yangınlarına ve tüm dünyada
gündelik yaşamı felç eden Covid-19 Pandemisi’ne karşı şehirlerimizi, köylerimizi
hem mekânsal hem de toplumsal düzeyde dirençli hale getirmek için yoğun bir
gayret sarf ediyoruz. Bu anlamda risk ve kriz yönetimi süreçlerini her aşamada
bütüncül bir bakış açısıyla ele alan politikalar ve modeller geliştiriyoruz.
Afetler, özellikle de depremler ülke olarak sıklıkla karşı karşıya kaldığımız
ve can kayıplarına yol açan felaketlerdir. Bu felaketler şehirlerimiz başta olmak
üzere yerleşim birimlerimize büyük zarar vermekte, toplumsal hafızamızda derin
izler bırakmaktadır. Öyle ki 1939 Erzincan Depremi, 1999 Marmara Depremi,
Düzce, Van, Bingöl, Muş, Elazığ-Malatya, İzmir ve 6 Şubat Kahramanmaraş
depremleri tarihimize hüzünle yazılan afetlerdir. Ancak afetlerin olumsuz
etkileri şehirlerimizi gün geçtikçe daha fazla etkisi altına almakta ve bu durum,
81 şehrimizin tamamında mimariden şehirciliğe, tarım ve gıdadan eğitime,
üretimden finansa, ulaşım ve lojistikten çevre politikalarına kadar tüm yaklaşım
ve yöntemlerin değişmesini, yeni koşullara uyumunu mecburi kılmaktadır.
Türkiye için bir milat olarak kabul edilen 1999 Marmara Depremi’nden
ve 2002 yılından sonra şehircilik yaklaşımında büyük değişimler yaşanmıştır.
Şehirleri dirençli hale getirmek her alanda öncelikli çalışma alanı olmuştur. Bu
çalışmaların sağlıklı yürütülebilmesi için öncelikle çok önemli yasal düzenlemeler
gerçekleştirilmiş ve buna bağlı olarak yeni uygulamalar hayata geçirilmiştir.
Deprem yönetmeliğinin hazırlanması, yapı denetim sisteminin kurulması ve
yaygınlaştırılması, zorunlu deprem sigortası uygulamasının yürürlüğe girmesi,
belediyeler ve TOKİ eliyle konut üretim çalışmalarının hızlandırılması, 2011
yılında yaşanan Van Depremi sonrasında Kentsel Dönüşüm Kanunu’nun
yürürlüğe girmesi gibi uygulamalar bu kapsamda gerçekleştirilmiştir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2012 yılında “Türkiye’nin
Her Yerinde Kentsel Dönüşüm” hedefiyle başlattığı; yerinde, gönüllü ve hızlı
kentsel dönüşüm seferberliği bu uygulamalar arasında şehir direncini artırıcı
etkisi bakımından vizyon projelerimizdendir. Kentsel dönüşüm projelerimiz
kapsamında bugüne kadar tam 2 milyon 44 bin 964 konutun dönüşümü
VIII Çevre, Şehir ve İklim Dergisi