Page 49 - Çevre Şehir ve İklim Dergisi - Sayı 4
P. 49

Seda Kundak


                  durum  katılımcıların  güçlendirme  ve  dönüşüm  seçenekleri  arasındaki
                  tercihlerinde de belirgindir. Özellikle kararsızların ve cevap vermeyenlerin
                  oranının tüm anket sonuçlarında dikkat çekici oranlarda olması kentsel
                  dönüşüme ilişkin bilgilendirmelerin toplum nezdinde yaygınlaşamadığı
                  ya  da  muğlak  yönlerinin  olduğu  şeklinde  yorumlanabilir.  Betimsel
                  istatistik  yöntemiyle  yapılmış  olan  değerlendirmeler  yalnızca  genel
                  ve  mekânsal  dağılıma  göre  sonuçları  sunmaktadır.  Risk  algısı,  güven
                  parametreleri  ve  hane  halkı  özelliklerine  ilişkin  verilerle  yapılacak
                  karşılaştırmalarla ya da deprem tehlikesi bölgelerine göre yapılacak bir
                  kümelemeyle daha açıklayıcı sonuçlara ulaşılabilir.
               •   Kentsel  dönüşümden  kazanım  yönündeki  beklentiler  incelendiğinde,
                  2013 yılı çalışmasında kazanım beklentisi (aynısı-2 misli) arasındaki farkın 6
                  puan olduğu görülmüştür. 2019 yılında bu fark 16 puana kadar yükselmiş
                  olup Silivri depremi sonrasında 9 puana gerilemiştir. Kanunun ilk çıktığı
                  dönemde, görüşme yapılan katılımcıların bu yasal aracı ve uygulamalarını
                  amacına  ve  adına  uygun  bir  biçimde  gördüğünü  ve  fakat  sonraki
                  dönemlerde,  belki  de  takip  ettikleri  emsal  artışının  olduğu  uygulama
                  örnekleriyle, artı kazanımlar için de faydalanılabileceğini düşündüklerini
                  göstermektedir.  Bu  noktada  kentsel  dönüşüm,  algısal  anlamda
                  ekseninden  sapmıştır  diyebiliriz.  Ancak,  Silivri  depreminin  ardından
                  yaşanan  endişe  ve  İstanbul  depremi  hatırlatmaları  nedeniyle  kentsel
                  dönüşümün tekrar güvenli yapılaşma algısına yaklaştığından söz edilebilir.
                  Bu değerlendirmenin daha tutarlı olabilmesi için zemin ivme değerleri ile
                  anket sonuçları arasındaki ilişkinin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
               •   Riskli  yapılara  ilişkin  üç  temel  önerme  bu  makale  kapsamında
                  sunulmuştur. Eski yapıların riskli olup olmadığına dair önermeye verilmiş
                  olan  cevaplar  diğer  iki  önermenin  cevaplarından  farklılaşmaktadır.
                  Bu soru paketindeki belki de en kritik bölüm kaçak yapılar ve yapısal
                  müdahalede bulunulmuş binalarla ilişkili olan kısımdır. İlgili önermelere
                  kesinlikle katılmıyorum, katılmıyorum ve kararsızım şeklinde verilmiş olan
                  cevaplar çok düşük seviyede olsa da, birçok yıkıcı depremin yaşanmış
                  olduğu bir ülkede kabul edilebilir değildir. Çok haneli bir binada tek
                  bir  kullanıcının  yapısal  müdahalede  bulunması  sebebiyle  depremde
                  binanın  tümüyle  yıkıldığının  görüldüğü  örnekler  bulunmaktayken,
                  bu tür müdahalelerin riskli olduğunu düşünmeyenlerin oranının %2-5
                  düzeyinde olması dikkat çekicidir.
               Risk  algısı  üzerinde  kurgulanmış  bir  araştırmanın  kentsel  dönüşüme  ilişkin
            konularına  odaklanan  bu  çalışmanın  bulguları  risk  iletişimi  ve  yönetişiminin
            önemini  de  ortaya  koymaktadır.  Bireylerin  en  temel  ihtiyaçlarından  biri  olan
            barınma  konusunda  bir  yandan  risklerin  diğer  yandan  da  muğlak  görülen



            34  Çevre, Şehir ve İklim Dergisi
   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54